Buradasınız

Yusuf Suresi 15. Ayet

Örneğin: Namaz, Oruç, Zekat gibi ...

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ
Bismillahirrahmanirrahim
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

Fe lemma zehebu bihi ve ecmeu ey yec'aluhü fi ğayabetil cübb ve evhayna ileyhi le tünebbiennehüm bi emrihim haza ve hüm la yeş'urun
Nihayet kardeşleri, Yusuf'u alıp götürdüler ve kuyunun dibine bırakmaya topluca karar verdiler. Biz de ona şöyle vahyettik: "Andolsun ki, sen onlara ilerde hiç beklemedikleri bir sırada bu yaptıklarını haber vereceksin".

Sure Adı:

Sure No:

Kur'an-ı Kerim ' de Genel Ayet Sırası: 
1611
Ayet No: 
15

Cüz:

Kur'an-ı Kerim Sayfası:

Elif lam ra tilke ayatül kitabil mübin
Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar sana o açık seçik kitabın âyetleridir.
İnna enzelnahü kur'anen arabiyyel lealleküm ta'kilun
Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik.
Nahnü nekussu aleyke ahsenel kasasi bima evhayna ileyke hazel kur'ane ve in künte min kablihi le minel ğafilin
Sana bu Kur'ân'ı vahyetmekle biz, sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, daha önce senin bundan hiç haberin yoktu.
İz kale yusüfü li ebihi ya ebeti inni raeytü ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytühüm li sacidin
Hani bir vakitler Yusuf, babasına demişti ki: "Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm."
Kale ya büneyye la taksus rü'yake ala ihvetike fe yekidu leke keyda inneş şeytane lil insani adüvvüm mübin
(Babası) "Yavrucuğum! "dedi, "rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanın açıkça düşmanıdır."
Ve kezalike yectebike rabbüke ve yüallimüke min te'vilil ehadisi ve yütimmü ni'metehu aleyke ve ala ali ya'kube kema etemmeha ala ebeveyke min kablü ibrahime ishak inne rabbeke alimün hakim
"Ve işte böyle, Rabbin seni seçecek ve sana rüya tabirinden bilgiler öğretecek. Bundan önce ataların İbrahim'e ve İshak'a tamamladığı gibi, nimetini hem sana, hem de Yakup soyuna tamamlayacaktır. Muhakkak ki, Rabbin alîmdir, hakîmdir."
Le kad kane fi yusüfe ihvetihi ayatül lis sailin
Andolsun ki, Yusuf ve kardeşleri kıssasında soranlara ibret alacak âyetler vardır.
İz kalu le yusüfü ve ehuhü ehabbü ila ebina minna ve nahnü usbeh inne ebana le fi dalalim mübin
Hani demişlerdi ki: "Yusuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgili, biz ise güçlü ve tutkun bir grubuz. Doğrusu, babamız belli ki, çok açık bir yanılgı içindedir."
Uktülu yusüfe evitrahuhü erday yahlü leküm vechü ebiküm ve tekunu mim ba'dihi kavmen salihiyn
"Yusuf'u öldürün, ya da bir yere atın ki, babanızın yüzü (sevgisi) size kalsın, sonra yine salih bir kavim olursunuz."
Kale kailüm minhüm la taktülu yusüfe ve elkuhü fi ğayabetil cübbi yeltekithü ba'düs seyyarati in küntüm failin
İçlerinden bir söz sahibi şöyle dedi: "Yusuf'u öldürmeyin, bir kuyunun dibine bırakın da ordan geçen kafilenin biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın."
Kalu ya ebana ma leke la te'menna ala yusüfe inna lehu lenasihun
Dediler ki: "Ey babamız! Sen bize Yusuf için neden güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini istiyoruz."
Ersilhü meana ğadey yerta' ve yel'ab ve inna lehu lehafizun
"Yarın onu bizimle beraber gönder de gezsin, oynasın. Kesinlikle biz onu koruruz."
Kale inni le yahzününi en tezhebu bihi ve ehafü ey ye'külehüz zi'bü ve entüm anhü ğafilun
Babaları dedi ki: "Onu götürmeniz beni üzer, korkarım ki onu kurt yer de sizin haberiniz bile olmaz."
Kalu le in ekelehüz zi'bü ve nahnü usbetün inna izel le hasirun
Dediler ki: "Vallahi biz böyle güçlü kuvvetli bir topluluk iken, buna rağmen onu kurt yerse, o zaman biz kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olmuş oluruz."
Ve cau ebahüm işaey yebkun
Ve yatsı vakti, ağlayarak babalarına geldiler.
Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terakna yusüfe inde metaina fe ekelehüz zi'b ve ma ente bi mü'minil lena ve lev künna sadikiyn
Dediler ki: "Ey babamız! Biz gittik, aramızda yarış yapıyorduk. Yusuf'u da eşyamızın yanına bırakmıştık. Bir de baktık ki, onu kurt yemiş. şu anda biz doğru da söylesek, yine de sen bize inanacak değilsin."
Ve cau ala kamisihi bi demin kezib kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemil vallahül müsteanü ala ma tesifun
Bir de gömleğinin üzerinde yalandan bir kan getirmişlerdi. Babaları dedi ki: "Hayır, nefisleriniz aldatmış da size bir iş yaptırtmış. Artık bana güzel bir sabır gerekiyor. Bu anlattıklarınıza karşılık yardımına sığınılacak olan ancak Allah'dır."
Ve caet seyyaratün fe erselu varidehüm fe edla delveh kale ya büşra haza ğulam ve eserruhü bidaah vallahü alimün bi ma ya'melun
Daha sonra bir kafile gelmiş, sucularını da göndermişlerdi. Vardı, kovasını kuyuya saldı, "Müjde hey, müjde! İşte bir çocuk!" dedi. Ve onu satılık bir mal olarak gizleyip korudular. Allah ise onların ne yapacaklarını biliyordu.
Ve şeravhü bi semenim bahsin derahime ma'dudeh ve kanu fihi minez zahidin
Ve onu düşük bir değerle birkaç dirheme sattılar. Ona fazla önem vermemişlerdi.
Ve kalellezişterahü mim misra limraetihi ekrimi mesvahü asa ey yenfeana ev nettehizehu veleda ve kezalike mekkenna li yusüfe fil erdi ve li nuallimehu min te'vilil ehdis vallahü ğalibün ala emrihi ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun
Onu satın alan Mısırlı, eşine dedi ki: "Buna güzel bak. Bize faydalı olabilir, ya da evlat ediniriz." Yusuf'u böylece oraya yerleştirdik. Ona rüyaların tabirini de öğrettik. Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Ve lemma beleğa eşüddehu ateynahü hukmev ve ilma ve kezalike neczil muhsinin
O, tam erginlik çağına gelince, kendisine ilim ve hüküm verdik. İşte biz, güzel iş yapanları böyle mükafatlandırırız.
Ve ravedethülleti hüve fi beytiha an nefsihi ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbi ahsene mesvay innehu la yüflihuz zalimun
Derken, evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden murad alıp yararlanmak istedi. Kapıları kilitledi ve "Haydi beri gel!" dedi. Yusuf: "Allah'a sığınırım! Muhakkak ki, o (kocan), benim efendim, bana çok güzel baktı. Doğrusu zalimler hiç iflah olmazlar" dedi.
Ve le kad hemmet bihi ve hemme biha lev la er raa bürhane rabbih kezalike li nasrife anhüs sue vel fahşa' innehu min ibadinel muhlesiyn
O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu. Eğer Rabbinin burhanını görmese idi. Yusuf da ona özenip gitmişti. Aslında ondan fuhşu ve fenalığı uzak tutalım diye böyle olmuştu. Çünkü o bizim ihlasa erdirilmiş kullarımızdan biriydi.
Vestebekal babe ve kaddet kamisahu min dübüriv ve elfeya seyyideha ledel bab kalet ma ceazü men erade bi ehlike suen illa ey yüscene ev azabün elim
İkisi de kapıya koştular. Hanım, onun gömleğini arkadan yırttı. Ve kapının yanında hanımın efendisiyle karşı karşıya geldiler. Hanım hemen dedi ki: "Senin eşine fenalık yapmak isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya acı bir azaba uğratılmaktan başka ne olabilir?"
Kale hiye ravedetni an nefsi ve şehide şahidüm min ehliha in kane kamisuhu kudde min kubulin fe sadekat ve hüve minel kazibin
Yusuf: "kendisi benden yararlanmak istedi" dedi. Hanımın akrabasından biri de şöyle şahitlik etti: "Eğer gömleği önden yırtılmış ise hanım doğru söylemiştir, o zaman bu, yalancılardandır."
Ve in kane kamisuhu kudde min dübürin fe kezebet ve hüve mines sadikiyn
"Yok eğer gömleği arkadan yırtılmış ise hanım yalan söylemiştir, o zaman bu doğru söyleyenlerdendir."
Felemma raaa kamisahu kudde min dübürin kale innehu min keydikünn inne keydekünne aziym
Ne zaman ki, gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu gördü, o zaman dedi ki: "Bu iş, siz kadınların tuzağındandır. Gerçekten de sizin tuzağınız çok büyüktür".
Yusüfü a'rid an haza vestağfiri li zembik inneki künti minel hatiin
"Yusuf! Sakın sen bundan bahsetme! Kadın! Sen de günahından dolayı istiğfar et. Sen gerçekten günahkarlardan oldun".
Ve kale nisvetün fil medinetimraetül azizi türavidü fetaha an nefsih kad şeğafeha hubba inna leneraha fi dalalim mübin
Şehirde bazı kadınlar da "Azizin karısı, delikanlısından murad almaya kalkmış, sevgi yüreğini yakıp kavuruyormuş, görüyoruz ki, kadın çıldırmış besbelli..." dediler.
Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a'tedet lehünne müttekeev ve atet külla vahidetim minhünne sikkinev ve kaletihruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve katta'ne eydiyehünne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekün kerim
Azizin karısı, onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara mükellef bir sofra hazırladı. Her birine bir bıçak verdi, beri taraftan da Yusuf'a "çık karşılarına" dedi. Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve (şaşkınlıkla) ellerini kestiler. Dediler ki: "Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa olsa yüce bir melektir."
Kalet fe zalikünnellezi lümtünneni fih ve le kad ravedtühu an nefsihi festa'sam ve leil lem yef'al ma amürruhu le yüscenenne ve leyekunem mines sağirin
"İşte" dedi, "bu gördüğünüz, beni hakkında kınadığınız (gençtir). Yemin ederim ki, ben bunun nefsinden yararlanmak istedim de o, namuslu davrandı. Yine yemin ederim ki, emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana atılacak ve kesinlikle zelillerden olacaktır".
Kale rabbis sicnü ehabbü ileyye mimma yed'uneni ileyh ve illa tasrif anni keydehünne asbü ileyhinne ve eküm minel cahilin
Yusuf dedi ki: "Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettikleri şeyden daha sevimlidir. Eğer sen, bu kadınların tuzaklarını benden uzak tutmazsan, ben onların tuzağına düşerim ve cahillik edenlerden olurum".
Festecabe lehu rabbühu fe sarafe anhü keydehünn innehu hüves semiul alim
Bunun üzerine Rabbi, onun duasını kabul buyurdu da ondan onların tuzaklarını bertaraf etti. Muhakkak ki O, evet O, hakkiyle işiten, hakkiyle bilendir.
Sümme beda lehüm mim ba'di ma raevül ayati le yescününnehu hatta hiyn
Bu kadar delili gördükleri halde, sonra yine de Yusuf'u bir süre için zindana atma düşüncesi ağır bastı.
Ve dehale meahüs sicne feteyan kale ehadühüma inni erani a'siru hamra ve kalel aharu inni erani ahmilü fevka ra'si hubzen te'külüt tayru minh nebbi'na bi te'vilih inna nerake minel muhsinin
Zindana onunla birlikte iki delikanlı daha girdi. Birisi dedi ki: "Rüyada kendimi şarap sıkarken gördüm". Öteki de dedi ki: "Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı, kuşların da ondan yediğini gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Çünkü biz seni iyilik edenlerden görüyoruz."
Kale la ye'tiküma taamün türzekanihi illa nebbe'tüküma bi te'vilihi kable ey ye'tiyeküma zaliküma mimma alemeni rabbi inni teraktü millete kavmil la yü'minune billahi ve hüm bil ahirati hüm bil ahirati hüm kafirun
Yusuf dedi ki: "Size yiyecek olarak verilecek bir yemek gelmeden önce onun tabirini size bildiririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben Allah'a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir kavmin dinini terkettim."
Vetteba'tü millete abai ibrahime ve ishaka ve ya'kub ma kane lena en nüşrike billahi min şey' zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun
"Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un dinine uydum. Bizim, Allah'a hiçbir şeyi ortak tutmamız olmaz. Bu, bize ve insanlara Allah'ın bir lutfudur. Fakat insanların çoğu şükretmezler."
Ya sahibeyis sicni e erbabüm müteferrikune hayrun emillahül vahidül kahhar
"Ey benim zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı birçok tanrılar mı daha hayırlı, yoksa herşeye hakim ve galip olan bir tek Allah mı?"
Ma ta'büdune min dunihi illa esmaen semmeytümuha entüm ve abaüküm ma enzelellahü biha min sültan inil hukmü illa lillah emera ella ta'büdu illa iyyah zaliked dinül kayyimü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun
"Sizin Allah'ı bırakıp da o taptıklarınız, sizin ve atalarınızın uydurduğu birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Bunlara tapmanız için Allah hiçbir delil indirmiş değildir. Hüküm ancak Allah'a aittir: O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler."
Ya sahibeyis sicni emma ehadüküma fe yeskiy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebü fe te'külüt tayru mir ra'sih kudiyel emrullezi fihi testeftiyan
"Ey benim zindan arkadaşlarım! Biriniz efendisine yine şarap sunacak. Diğeri de asılacak, kuşlar başından yiyecekler. İşte öğrenmek istediğiniz iş böylece halloldu."
Ve kale lillezi zanne ennehu nacim minhümezkürni inde rabbike fe ensahüş şeytanü zikra rabbihi fe lebise fis sicni bid'a sinin
Yusuf, hapisten kurtulacağına inandığı o ikiden birine dedi ki: "Beni efendinin yanında an". (Benden söz et ki, beni kurtarsın). Fakat Şeytan, ona, efendisinin yanında anmayı unutturdu. Bu yüzden Yusuf, daha yıllarca zindanda kaldı.
Ve kalel melikü inni era seb'a bekaratin simaniy ye'külühünne seb'un icafüv ve seb'a sümbülatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyühel meleü eftuni fi rü'yaye in küntüm lir rü'ya ta'bürun
Bir gün melik (hükümdar) dedi ki: "Ben rüyamda yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin."
Kalu adğasü ahlam ve ma nahnü bi te'vilil ahlami bi alimin
Dediler ki: "Rüya dediğin şey karmakarışık hayallerdir. Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz."
Ve kalellezi neca minhüma veddekera ba'de ümmetin ene ünebbiüküm bi te'vilihi fe ersilun
O ikiden kurtulmuş olanı nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: "Ben size o rüyanın tabirini haber veririm, hemen beni gönderin."
Yusüfü eyyühes siddiku eftina fi seb'i bekaratin simaniy ye'külününne seb'un icafüv ve seb'i sümbülatin hudriv ve ühara yabisatil lealli erciu ilen nasi leallehüm ya'lemun
"Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor. Ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim, onlar da (senin kadrini) bilirler."
Kale tezraune seb'a sinine deeba fe ma hasadtüm fezeruhü fi sümbülihi illa kalilem mimma te'külun
Dedi ki: "Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka. "
Sümme ye'ti mim ba'di zalike seb'un şidadüy ye'külne ma kaddemtüm lehünne illa kalilem mimma tuhsinun
"Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek."
Sümme ye'ti mim ba'di zalike amün fihi yüğasün nasü ve fihi ya'sirun
"Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsülleri) sıkıp faydalanacak."
Ve kalel melikü'tuni bih fe lemma caehür rasulü kalerci'ila rabbike fes'elhü ma balün nisvetillati katta'ne eydiyehünn inne rabbi bi keydihinne alim
O hükümdar "Onu bana getirin" dedi. Emir üzerine Yusuf'a gönderilen adam yanına gelince, Yusuf ona dedi ki: "Haydi efendine geri dön de, ona sor bakalım, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Hiç şüphe yok ki, Rabbim, onların oyunlarını çok iyi bilir."
Kale ma hatbükünne iz ravedtünne yusüfe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su' kaletimraetül azizil ane hashasal hakku ene ravedtühu an nefsihi ve innehu le mines sadikiyn
Hükümdar, o kadınlara "Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf'un nefsinden murad almaya kalktınız?" dedi. Onlar "Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık bilmiyoruz" dediler. Aziz'in, karısı da: "Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır" dedi.
Zalike li ya'leme enni lem ehunhü bil ğaybi ve ennellahe la yehdi keydel hainin
(Yusuf dedi ki): İşte bu şunun içindir: Bilsin ki, ben ona arkasından hainlik etmedim. Gerçekten Allah hainlerin hilesini başarıya ulaştırmaz.
Ve ma überriü nefsi innen nefse le emmaratüm bis sui illa ma rahime rabbi inne rabbi ğafurur rahiym
Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmetiyle yarlığadığı müstesna. Muhakkak ki, Rabbim bağışlayıcı ve merhametlidir.
Ve kalel melikü'tuni bihi estahlishü li nefsi fe lemma kellemehu kale innekel yevme ledeyna mekinün emin
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, kendime tahsis edeyim." Sonra onunla konuşunca da: "Sen bugün yanımızda gerçekten büyük bir mevki sahibisin, güvenilir birisin" dedi.
Kalec'alni ala hazainil ard inni hafiyzun alim
O da, ona dedi ki: "Beni bu ülkenin hazineleri üzerine getir. Çünkü iyi korurum, iyi bilirim."
Ve kezalike mekkenna li yusüfe fil ard yetebevveü minha haysü yeşa' nüsiybü bi rahmetina men neşaü ve la nüdiy'u ecral muhsinin
Ve işte biz böylece Yusuf'u o yerde temkin ettik (yerleştirdik). Neresinde isterse orada makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyilik edenlerin mükafatını zayi etmeyiz.
Ve le ecrul ahirati hayrul lillezine amenu ve kanu yettekun
İman edip takva yolunu tutanlar için elbette ahiret mükafatı daha hayırlıdır.
Ve cae ihvetü yusüfe fe dehalu aleyhi fe arafehüm ve hüm lehu münkirun
(Bir gün) Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler ve onun yanına girdiler. O, onları görür görmez tanıdı, oysa onlar onu tanıyamamışlardı.
Ve lemma cehhezehüm bi cehazihim kale'tuni bi ehil leküm min ebiküm ela teravne enni ufil keyle ve ene hayrul münzilin
Ne zaman ki onların bütün hazırlıklarını tamamladı, o zaman dedi ki: "Babanızdan olan öbür kardeşinizi de bana getirin. Görüyorsunuz ya, ben ölçeği tam ölçüyorum ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım."
Fe il lem te'tuni bihi fe la keyle leküm indi ve la takrabun
"Siz eğer onu bana getirmezseniz, bir daha size hiç kile yok, (bir ölçek bile zahire alamazsınız) yanıma da yaklaşmayın".
Kalu senüravidü anhü ebahü ve inne le failun
Dediler ki: "Onun için babasından izin almaya çalışacağız. Her hâlü kârda bunu yapacağz."
Ve kaleli fityanihic'alu bidaatehüm fi rihalihim leallehüm ya'rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehüm yarciun
Yusuf bir taraftan da adamlarına tenbih etti: "Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki ailelerinin yanına dönünce farkına varırlar ve belki yine gelirler" dedi.
Fe lemma raceu ila ebihim kalu ya ebana münia minnel keylü fe ersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun
Böylece dönüp babalarına geldikleri vakit, dediler ki: "Ey babamız! Bizden ölçek menedildi (bize zahire verilmeyecek). Bu kere kardeşimizi de bizimle gönder ki, ölçek alabilelim. Biz onu kesinlikle koruyacağız."
Kale hel amenüküm aleyhi illa kema emintüküm ala ehiyhi min kabl fellahü hayrun hafizav ve hüve erhamür rahimin
Babaları dedi ki: "Ben onu size nasıl emanet ederim? Ya bundan önce kardeşini emanet ettiğimde olan gibi olursa! En hayırlı koruyucu Allah'dır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir."
Ve lemma fetehu metaahüm vecedu bidaatehüm ruddet ileyhim kalu ya ebana ma nebğiy hazihi bidaatüna ruddet ileyna ve nemiru ehlena ve nahfezu ehana ve nezdadü keyle beiyr zalike keylüy yesir
Derken yüklerini açtılar ve sermayelerini kendilerine geri verilmiş olarak buldular. Dediler ki: "Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte sermayelerimiz de bize iade edilmiş. Bununla yine ailemize zahire alır getiririz, kardeşimizi de koruruz, üstelik bir yük daha fazla zahire alırız. Zaten bu aldığımız pek az bir zahiredir."
Kale len ürsilehu meaküm hatta tü'tuni mevsikam minellahi lete'tünneni bihi illa ey yühata biküm fe lemma atevhü mevsikahüm kalellahü ala ma nekulü vekil
Babaları dedi ki: "Hepiniz çaresiz kalmadıkça onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah'dan bir yemin vermedikçe, onu, kesinlikle sizinle göndermem". Onlar da Allah'a and içerek babalarına söz verince, babaları dedi ki: "Bu söylediklerinize Allah vekildir".
Ve kale ya beniyye la tedhulu mim babiv vahidiv vedhulu min ebvabim müteferrikah ve ma uğni anküm minellahi min şey' inil hukmü illa lillah aleyhi tevekkelt ve aleyhi fel yetevekkelil mütevekkilun
Ve dedi ki: "Ey yavrularım! (şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben ne yapsam, Allah'ın takdirini sizden engelleyemem. Hüküm yalnızca Allah'ındır. Onun için bütün tevekkül edenler O'na tevekkül etmelidirler."
Ve lemma dehalu min haysü emerahüm ebuhüm ma kane yuğni anhüm minellahi min şey'in illa laceten fi nefsi ya'kube kadaha ve innehu le zu ilmil lima allemnahü ve lakinne ekseran nasi la ya'lemun
Ne zaman ki, şehre vardılar, o zaman babalarının kendilerine emrettiği şekilde girdiler. (Gerçi bu şekilde girmeleri) onlar hakında Allah'ın takdir ettiği hiçbir şeyi önleyemezdi, bu sadece Yakub'un içinden geçirdiği bir isteğin yerine getirilmesi oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
Ve lemma dehalu ala yusüfe ave ileyhi ehahü kale inni ene ehuke fe la tebteis bima kanu ya'melun
Yusuf'un yanına girdikleri vakit, o, kardeşini (Bünyamin'i) yanında alıkoydu. Dedi ki: "Bilesin, ben, senin kardeşinim! İşte bundan dolayı onların yapacaklarına sakın üzülme!"
Fe lemma cehhezehüm bi cehazihim ceales sikayete fi rahli ehiyhi sümme ezzene müezzinün eyyetühel iyru inneküm le sarikun
Sonra onların bütün hazırlıklarını görünce, su kabını kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir tellal şöyle bağırdı: "Hey kervan! Siz hırsızsınız, hırsız!"
Kalu ve akbelu aleyhim maza tefkidun
Bunlara döndüler de dediler ki: "Ne arıyorsunuz?
Kalu nefkidü suvaal meliki ve li men cae bihi himlü beiyriv ve ene bihi zeiym
Onlar da dediler ki: "Hükümdarın su kabını arıyoruz. Onu bulup getirene bir yük zahire var. Üstelik o tas bana zimmetlidir".
Kalu tellahi le kad alimtüm ma ci'na li nüfside fil erdi ve ma künna sarikiyn
"Allah'a yemin ederiz ki," dediler, "Muhakkak siz de anlamışsınızdır ya, biz buraya fesat çıkarmak için gelmedik. Biz hırsız da değiliz."
Kalu fe ma cezaühu in küntüm kazibin
"Peki yalancı çıkarsanız onun (hırsızlık edenin) cezası nedir?" dediler.
Kalu cezaühu mev vücide fi rahlihi fe hüve cezaüh kezalike necziz zalimin
"Kimin yükünde çıkarsa, o kendisi onun cezasıdır. Biz zalimlere işte böyle ceza veririz."
Fe bedee bi ev'iyetihim kable viai ehiyhi sümmestahraceha min viai ehiyh kezalike kidna li yusüf ma kane li ye'huze ehahü fi dinil meliki illa ey yeşaellah nerfeu deracatim men neşa' ve fevka külli zi ilmin alim
Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin eşyalarından önce onların eşyalarını aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünün içinden çıkardı. İşte Yusuf'a biz böyle bir oyun öğrettik. Melikin kanunlarına göre, kardeşini alıkoymasına imkan yoktu. Ancak Allah dilerse o başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.
Kalu iy yesrik fe kad seraka ehul lehu min kabl fe eserraha yusüfü fi nefsihi ve lem yübdiha lehüm kale entüm şerrum mekana vallahü a'lemü bima tesifun
Dediler ki: "Eğer o çalmışsa, daha önce bunun kardeşi de çalmıştı". O vakit Yusuf bunu içine attı, onlara hiç belli etmeden: "Siz çok fena bir mevkidesiniz, ne sıfat verdiğinizi Allah çok iyi biliyor" dedi.
Kalu ya eyyühel azizü inne lehu eben şeyhan kebiran fe huz ehadena mekaneh inna nerake minel muhsinin
Dediler ki: "Ey vezir! Emin ol ki, bunun çok yaşlı bir babası var. Onun için yerine birimizi al. Gerçekten de biz seni iyilik edenlerden görüyoruz."
Kale meazellahi en ne'huze illa mev vecedna metaana indehu inna izel le zalimun
O dedi ki: "Eşyamızı yanında bulduğumuzdan başkasını tutuklamaktan Allah korusun. Çünkü öyle yaparsak zalimlerden oluruz."
Fe lemmestey'esu minhü halesu neciyya kale kebiruhüm e lem ta'lemu enne ebaküm kad ehaze aleyküm mevsikam minellahi ve min kablü ma ferrattüm fi yusüf fe len ebrahal erda hatta ye'zene li ebi ev yahkümellahü li ve hüve hayrul hakimin
Ne zaman ki, onlar, onu kurtarmaktan ümit kestiler, o zaman fısıldaşarak oradan uzaklaştılar. Büyükleri dedi ki: "Babanızın sizden Allah adına ahit aldığını ve daha önce Yusuf konusunda ettiğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye veya Allah hakkımda bir hüküm verinceye kadar ben artık burdan ayrılmam. Allah, hüküm verenlerin en hayırlısıdır."
İrciu illa ebiküm fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma künna lilğaybi hafiziyn
"Siz dönün de babanıza deyin ki: Ey babamız! İnan ki, oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz. Yoksa gaybın bekçileri değiliz."
Ves'elil karyetelleti künna fiha vel iyralleti akbelna fiha ve inna lesadikun
"Hem orada bulunduğumuz şehir halkına, hem içinde bulunduğumuz kervana sor. Ve emin ol ki, biz kesinlikle doğru söylüyoruz."
Kale bel sevvelet leküm enfüsüküm emra fe sabrun cemil asellahü ey ye'tiyeni bihim cemia innehu hüvel alimül hakim
Babaları dedi ki: "Hayır, sizi nefisleriniz altadıp bir işe sürüklemiş. Artık bana güzel güzel sabretmek düşüyor. Belki Allah hepsini birden bana geri getirir. Çünkü O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir."
Ve tevella anhüm ve kale ya esefa ala yusüfe vebyaddat aynahü minel huzni fe hüve keziym
Ve onlardan yüz çevirdi de: "Ey Yusuf'un ateşi, yetti artık, yetti!" dedi. Ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık yutkunuyor da yutkunuyordu.
Kalu tellahi tefteü tezküru yusüfe hatta tekune haradan ev teküru yusüfe hatta tekune haradan ev tekune minel halikin
Dediler ki: "Hâlâ Yusuf'u sayıklayıp duruyorsun. Allah'a yemin ederiz ki, sonunda eriyip gideceksin, tükenip helak olacaksın. Hayret doğrusu!"
Kale innema eşku bessi ve huzni ilellahi ve a'lemü minellahi ma la ta'lemun
Dedi ki: "Ben hüznümü, kederimi ancak Allah'a şikayet ederim ve Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri de bilirim."
Ya beniyyezhebu fe tehassesu miy yusüfe ve ehiyhi ve la tey'esu mir ravhillahi illel kavmül kafirun
"Ey oğullarım, gidin, Yusuf'u ve kardeşini araştırın. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; zira kâfir kavimden başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez."
Fe lemma dehalu aleyhi kalu ya eyyühel azizü messena ve ehlened durru ve ci'na bi bidaatim müzcatin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynav innellahe yeczil mütesaddikiyn
Sonra (Mısır'a gidip) onun huzuruna girince, dediler ki: "Ey şanlı vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz sıkıntı içindeyiz. Pek az bir sermaye ile geldik. Sen bize yine ölçek (zahire) ver, ayrıca sadaka da ihsan eyle. Çünkü Allah sadaka verenleri muhakkak mükafatlandırır."
Kale hel alimtüm ma fealtüm bi yusüfe ve ehiyhi iz entüm cahilun
O dedi ki: "Siz cahilliğinizde Yusuf'a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyor musunuz?"
Kalu einneke le ente yusüf kale ene yusüfü ve haza ehiy kad mennellahü aleyna innehu mey yetteki ve yasbir fe innellahe la yüdiy'u ecral muhsinin
Onlar "Yoksa sen, sahiden Yusuf musun?" dediler. O da "Ben Yusuf'um, bu da kardeşim" dedi, "Doğrusu Allah, bizi, lutfuyla nimetlendirdi. Gerçekten de kim Allah'dan korkar ve sabrederse, Allah, muhakkak ki, güzel işler yapanların mükafatını zayi etmez."
Kalu tellahi le kad aserakellahü aleyna ve in künna le hatiin
Dediler ki: "Allah'a yemin olsun, Allah seni bize üstün kıldı. Biz gerçekten de büyük hata işlemiştik".
Kale la tesribe aleykümül yevm yağfirullahü leküm ve hüve erhamür rahimin
Yusuf dedi: "Bugün size bir ayıplama ve azarlama yoktur. Allah, sizi, mağfiretiyle bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir."
İzhebu bi kamisiy haza fe elkuhü ala vechi ebi ye'ti besiyra ve'tuni bi ehliküm ecmeiyn
Alın şu gömleğimi götürün de babamın yüzüne sürün, gözü açılır. Ve bütün ailenizle toplanıp bana gelin."
Ve lemma fesaletil iyru kale ebuhüm inni le ecidü riha yusüfe lev la en tüfennidun
Ne zaman ki, kafile (Mısır'dan) ayrıldı, öteden babaları dedi ki: "Eğer bana bunak demezseniz, doğrusu ben Yusuf'un kokusunu alıyorum."
Kalu tellahi inneke le fi dalalikel kadim
Dediler ki: "Vallahi sen hâlâ o eski şaşkınlığındasın."
Fe lemma en cael beşiru elkahü ala vechihi fertedde besiyra kale elem ekul leküm inni a'lemü minellahi ma la ta'lemun
Fakat ne zaman ki, gerçekten müjdeci geldi, gömleği Yakub'un yüzüne koydu, hemen gözü açıldı. "Ben size demedim mi, ben Allah'dan sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.
Kalu ya ebanestağfir lena zünubena inna künna hatiin
Dediler ki: "Ey babamız, bizim için Allah'a istiğfar eyle. Biz gerçekten büyük günah işlemiştik."
Kale sevfe estağfiru leküm rabbi innehu hüvel ğafurur rahiym
Dedi ki: "Sizin için Rabbimden ilerde bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz o çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Fe lemma dehalu ala yusüfe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu misra in şaellahü aminin
Ne zaman ki, onlar Yusuf'un yanına vardılar, işte o zaman Yusuf anasını ve babasını kucakladı, yanına aldı ve "Buyurun Allah'ın dilemesiyle güven içinde Mısır'a girin" dedi.
() Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu sücceda ve kale ya ebeti haza te'vilü rü'yaye min kablü kad cealeha ribbi hakka ve kad ahsene bi iz ahraceni mines sicni ve cae biküm minel bedvi mim ba'di en nezeğaş şeytanü beyni ve beyne ihveti inne rabbi latiyfül lima yeşa' innehu hüvel alimül hakim
Anasıyla babasını yüksek bir taht üzerine oturttu ve hepsi birden Yusuf için secdeye kapandılar. Bunun üzerine Yusuf dedi ki: "İşte bu durum, o rüyamın çıkmasıdır. Gerçekten Rabbim onu hak rüya kıldı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra, beni zindandan çıkarmakla ve sizi çölden getirmekle Rabbim bana hakikaten ihsan buyurdu. Doğrusu Rabbim dilediğine lutfunu ihsan eder. Şüphesiz O, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir."
Rabbi kad ateyteni minel mülki ve allemteni min te'vilil ehadis fatiras semavati vel erdi ente veliyyi fid dünya vel ahirah teveffeni müslimev ve elhikni bis salihiyn
"Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!" {*} Hasılı, ne zaman ki, Yusuf'a vardılar, yani Yusuf'un daha önce kardeşlerine tenbih edip istediği gibi, başta babaları olmak üzere bütün aile bireyleri topluca Mısır'a gelip Yusuf'un yanına vardılar. Rivayet olunur ki, Yusuf ve Melik, yanlarında dört bin asker, birtakım devlet adamları ve Mısır halkından çok sayıda insan, gelen kafileyi karşılamaya çıkmışlardı. Yakub Aleyhisselam, oğlu Yahuda'ya dayanarak yürüyordu, karşıdan gelen kafileye ve atlılara bakıp, "Ey Yahuda, şu karşıdaki adam Mısır'ın Firavun'u mu?" diye sordu. O da "Hayır, Firavun değil, oğlun" dedi. Yaklaştıkları zaman Yusuf'dan önce Yakup selam verdi ve "Selam sana ey hüzünleri gideren" dedi{*}ilh.
Zalike min embail ğaybi nuhiyhi ileyk ve ma künte ledeyhim iz ecmeu emrahüm ve hüm yemkürun
İşte bu, sana vahiyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip mekir (oyun) yaparlarken sen yanlarında değildin.
Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mü'minin
Sen ne kadar şiddetle arzulasan da, insanların çoğu iman edecek değildir.
Ve ma tes'elühüm aleyhi min ecr in hüve illa zikrul lil alemin
Buna karşılık onlardan herhangi bir ücret de istemiyorsun. O Kur'ân, âlemlere ancak bir öğüttür.
Ve keeyyim min ayetin fis semavati vel erdi yemürrune aleyha ve hüm anhü mu'ridun
Bununla beraber göklerde ve yerde ne kadar âyet var ki, onunla yüz yüze gelirler de yine de yüz çevirip geçerler.
Ve ma yü'minü ekseruhüm billahi illa ve hüm müşrikun
Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a iman etmezler (imanlarına az çok bir şirk karıştırırlar).
E fe eminu en te'tiyehüm ğaşiyetüm min azabillahi ev te'tiyehümüs saatü bağtetev ve hüm la yeş'urun
Yoksa bunlar Allah'ın azabından hepsini saracak bir felaket gelmesinden veya farkında değillerken ansızın başlarına kıyametin kopuvermesinden güven içinde midirler?
Kul hazihi sebili ed'u ilellahi ala besiyratin ene ve menittebeani ve sübhanellahi ve ma ene minel müşrikin
De ki: İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah'a davet ediyorum. Ben ve bana uyanlar (işte böyleyiz). Ben Allah'ı tesbih ederim ve ben müşriklerden değilim.
Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhiy ileyhim min ehlil kura e fe lem yesiru fil erdi fe yenzuru keyfe kane akibetüllezine min kablihim ve la darul ahirati hayrul lillezinettekav e fe la ta'kilun
Senden önce gönderdiğimiz peygamberler de o memleketlerin halkındandı, onlar da kendilerine vahiy verdiğimiz birtakım erkeklerden başkası değillerdi. Şimdi o yerlerde şöyle bir gezip görmediler mi? Kendilerinden önce gelip geçenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bir baksalar ya!... Elbette ahiret yurdu müttakiler için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?
Hatta izestey'eser rusülü ve zannu ennehüm kad küzibu caehüm nasruna fe nücciye men neşa' ve la yüraddü be'süna anil kavmil mücrimin
Nihayet peygamberleri (onların iman etmelerinden) ümit kesecek hale gelince ve kendilerinin yalancı durumuna düştüklerini sanınca, onlara yardımımız geldi, yetişti; dilediklerimiz kurtarıldı. Suçlular topluluğundan bizim azabımız geri çevrilemez.
Le kad kane fi kasasihum ibratül li ülil elbab ma kane hadisey yüftera ve lakin tasdikallezi beyne yedeyhi ve tefsiyle külli şey'iv ve hüdev ve rahmetel li kavmiy yü'minun
Gerçekten de onların kıssalarında üstün akıllılar için bir ibret vardır. Bu Kur'ân uydurulmuş herhangi bir söz değildir. Lâkin kendisinden önce gelen kitapların tasdiki her şeyin ayrıntılarıyla açıklayıcısı ve iman edecek bir kavim için hidayet ve rahmettir.