Buradasınız

Bakara Suresi 243. Ayet

Örneğin: Namaz, Oruç, Zekat gibi ...

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ
Bismillahirrahmanirrahim
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

E lem tera ilellezine haracu min diyarihim ve hüm ülufün hazeral mevti fe kale lehümüllahü mutu sümme ahyahüm, innellahe le uz fadlin alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkürun
Görmedin mi o kimseleri ki kendileri binlerce kişi iken ölüm korkusuyla yurtlarından çıktılar. Allah da kendilerine "ölün!" dedi, sonra da onlara bir hayat verdi. Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların pek çokları şükretmezler.

Sure Adı:

Sure No:

Kur'an-ı Kerim ' de Genel Ayet Sırası: 
250
Ayet No: 
243

Cüz:

Kur'an-ı Kerim Sayfası:

Elif lam mim
(Elif, Lâm, Mîm.)
Zalikel kitabü la raybe fih, hüdel lil müttekiyn
İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir.
Ellezine yü'minune bil ğaybi ve yükiymunas salate ve mimma razaknahüm yünfikun
Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar.
Velelzine yü'minune bi ma ünzile ileyke ve ma ünzile min kablik, ve bil ahirati hüm yukinun
Ve onlar ki hem sana indirilene iman ederler, hem senden önce indirilene. Ahirete de bunlar kesinlikle iman ederler.
Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun
Bunlar, işte Rabblerinden bir hidayet üzerindedirler ve bunlar işte felaha erenlerdir.
İnnellezine keferu sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü'minun
Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar.
Hatemallahü ala kulubihim ve ala sem'ihim, ve ala ebsarihim ğaşaveh, ve lehüm azabün aziym
Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve büyük azab onlaradır.
Ve minen nasi mey yekulü amenna billahi ve bil yevmil ahiri ve ma hüm bi mü'minin
İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık." derler.
Yühadiunellahe vellezine amenu, ve ma yahdeune illa enfüsehüm ve ma yeş'urun
Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.
Fi kulubihim meradun fe zadehümüllahü merada, ve lehüm azabün elimüm bi ma kanu yekzibun
Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır.
Ve iza kiyle lehüm la tüfsidu fil erdi kalu innema nahnü muslihun
Hem onlara: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın." denildiğinde: "Biz ancak ıslah edicileriz." derler.
Ela innehüm hümül müfsidune ve lakil la leş'urun
İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.
Ve iza kiyle lehüm aminu kema amenen nasü kalu e nü'minü kema amenes süfeha', ela innehüm hümüs süfehaü ve lakil la ya'lemun
Onlara: "İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın." denilince, "Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.
Ve iza lekullezine amenu kalu amenna, ve iza halev ila şeyatiynihim kalu inna meaküm innema nahnü müstehziun
Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz." derler.
Allahü yestehziü bihim ve yemüddühüm fi tuğyanihim ya'mehun
(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir.
Ülaikellezineşteravüd dalalete bil hüda, fe ma rabihat ticaratühüm ve ma kanu mühtedin
İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar.
Meselühüm ke meselillezistevkade nara, fe lemma edaet ma havlehu zehebellahü bi nurihim ve terakehüm fi zulümatil la yübsirun
Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
Summüm bükmün umyün fe hüm la yarciun
(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.
Ev ke seyyibim mines semai fihi zulümatüv ve ra'düv ve bark, yec'alune esabiahüm fi azanihim mines savaiki hazeral mevt, vallahü mühiytum bil kafirin
Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır.
Yekadül berku yahtafü ebsarahüm, küllema edae lehüm meşev fihi ve iza azleme aleyhim kamu, ve lev şaellahü le zehebe bi sem'ihim ve ebsarihim, innellahe ala külli şey'in kadiyr
O şimşek nerdeyse gözlerini (n nûrunu) kapıverecek. Önlerini aydınlattımı ışığında yürürler, karanlık üzerlerine çöktümü de dikilip kalırlar. Allah dilemiş olsaydı işitmelerini, görmelerini de alıverirdi. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.
Ya eyyühen nasu'büdu rabbekümüllezi halekaküm vellezine min kabliküm lealleküm tettekun
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız.
Ellezi ceale lekümül erda firaşev ves semae binaa, ve enzele mines semai maen fe ahrece bihi mines semerati rizkal leküm, fe la tec'alu lillahi endadev ve entüm ta'lemun
O (Rabb) ki yeri sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Öyleyse siz de, bile bile, Allah'a eşler koşmayın.
Ve in küntüm fi raybim mimma nezzelna ala abdina fe'tu bi suratim mim mislih, ved'u şühedaeküm min dunillahi in küntüm sadikiyn
Eğer kulumuz (Muhammed)a indirdiğimiz (Kur'ân)den şüphe içinde iseniz, haydi onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın; eğer doğru iseniz.
Fe illem tef'alu ve len tef'alu fettekun naralleti vekudühen nasü vel hicarah, üiddet lil kafirin
Yok yapamadıysanız, ki hiçbir zaman yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkârcılar için hazırlanmış ateşten sakının.
Ve beşşirillezine amenu ve amilus salihati enne lehüm cennatin tecri min tahtihel enhar, küllema ruziku minha min semeratir rizkan kalu hazellezi rüzikna min kablü ve ütu bihi müteşabiha, ve lehüm fiha ezvacüm mütahheratüv ve hüm fiha halidun
İnanıp yararlı işler yapanlara, altlarından ırmaklar akan cennetlerin kendilerine ait olduğunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızıklandırıldıklarında: "Bu daha önce de rızıklandığımız şeydir" derler ve o rızık birbirinin benzeri olmak üzere, kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem onlar orada ebedî kalacaklar.
İnnellahe la yestahyi ey yadribe meselem ma beudaten fe ma fevkaha, fe emmellezine amenu fe ya'lemune ennehül hakku mir rabbihim, ve emmellezine keferu fe yekulune maza eradellahü bi haza mesela, yüdillü bihi kesirav ve yehdi bihi kesira, ve ma yüdillü bihi illel fasikiyn
Muhakkak ki Allah bir sivri sineği, hatta daha üstününü misal getirmekten çekinmez. İman edenler bilirler ki, o şüphesiz haktır, Rabb'lerındandır. Ama küfre saplananlar: "Allah böyle bir misal ile ne demek istedi?" derler. Allah onunla birçoklarını şaşırtır, yine onunla birçoklarını yola getirir. Onunla ancak o fasıkları şaşırtır.
Ellezine yenkudune ahdellahi mim ba'di misakih, ve yaktaune ma emerallahü bihi ey yusale ve yüfsidune fil ard, ülaike hümül hasirun
Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır.
Keyfe tekfürune billahi ve küntüm emvaten fe ahyaküm, sümme yümitüküm sümme yuhyiküm sümme ileyhi türceun
Allah'ı nasıl inkâr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz.
Hüvellezi haleka leküm ma fil erdi cemian sümmesteva iles semai fe sevvahünne seb'a semavat, ve hüve bi külli şey'in alim
O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.
Ve iz kale rabbüke lil melaiketi inni cailün fil erdi halifeh, kalu e tec'alü fiha mey yüfsidü fiha ve yesfiküd dima', ve nahnü nüsebbihu bi hamdike ve nükaddisü lek, kale inni a'lemü ma la ta'lemun
Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.
Ve alleme ademel esmae külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale embiuni bi esmai haülai in küntüm sadikiyn
Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: "Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin." dedi.
Kalu sübhaneke la ilme lena illa ma alemtena, inneke entel alimül hakim
Dediler ki: "Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, hakîmsin".
Kale ya ademü embi'hüm bi esmaihim, felemma embeehüm bi esmaihim kale e lem ekul leküm inni a'lemü ğaybes semavati vel erdi ve a'lemü ma tübdune ve ma küntüm tektümun
(Allah): "Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver." dedi. Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim" dememiş miydim?" dedi.
Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblis, eba vestekbera ve kane minel kafirin
Ve o zaman meleklere: "Âdem'e secde edin!" dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.
Ve kulna ya ademüskün ente ve zevcükel cennete ve küla minha rağaden haysü şi'tüma, ve la takraba hazihiş şecerate fe tekuna minez zalimin
Dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
Fe ezellehümeş şeytanü anha fe ahracehüma mimma kana fih, ve kulnehbitu ba'duküm li ba'din adüvv, ve leküm fil erdi müstekarruv ve metaun ila hiyn
Bunun üzerine şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (cennet yurdu)ndan çıkardı. Biz de: "Birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır." dedik.
Fe telekka ademü mir rabbihi kelimatin fe tabe aleyh, innehu hüvet tevvabür rahiym
Derken Âdem Rabb'ından birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti. O da) tevbesini kabul etti. Muhakkak O, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.
Kulnehbitu minha cemia, fe imma ye'tiyenneküm minni hüden fe men tebia hüdaye fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
Onlara dedik ki: "Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
Vellezine keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır.
Ya beni israilezküru ni'metiyelleti en'amtü aleyküm ve evfu bi ahdi ufi biahdiküm ve iyyaye ferhebun
Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım ve sadece benden korkun!
Ve aminu bi ma enzeltü müsaddikal li ma meaküm ve la tekunu evvele kafirim bih, ve la teşteru bi ayati semenen kalilev ve iyaye fettekun
Yanınızdakini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim (Kur'ân)a iman edin, O'nu, inkar edenlerin ilki siz olmayın, benim âyetlerimi birkaç paraya değişmeyin. Ancak benden korkun.
Ve la telbisül hakka bil batili ve tektümül hakka ve entüm ta'lemun
Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile hakkı gizlemeyin.
Ve ekiymüs salate ve atüz zekate verkeu mear rakiiyn
Hem namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.
E te'mürunen nase bil birri ve tensevne enfüseküm ve entüm tetlunel kitab, e fe la ta'kilun
İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?
Vesteiynu bis sabri ves salah, ve inneha le keiratün illa alel haşiiyn
Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah'a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.
Ellezine yezunnune ennehüm mülaku rabbihim ve ennehüm ileyhi raciun
Onlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O'na döneceklerini bilirler.
Ya beni israilezküru ni'metiyelleti en'amtü aleyküm ve enni faddaltüküm alel alemin
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve vaktiyle sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha şefaatüv ve la yü'hazü minha adlüv ve la hüm yünsarun
Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden şefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiçbir yardım da yapılmaz.
Ve iz necceynaküm min ali fir'avneyesumuneküm suel azabi yüzebbihune ebnaeküm ve yestahyune nisaeküm, ve fi zaliküm belaüm mir rabbiküm aziym
(Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.
Ve iz ferakna bikümül bahra fe enceynaküm ve ağrakna ale fir'avne ve entüm tenzurun
Hani bir zamanlar sizin için denizi yarıp, sizi kurtardık da Firavun'un adamlarını suda boğduk, siz de bakıp duruyordunuz.
Veiz vaadna musa erbeiyne leyleten sümmettehaztümül icle mim ba'dihi ve entüm zalimun
Hani bir zamanlar Musa'ya kırk gecelik vaad verdik de sonra siz onun arkasından buzağıyı put edindiniz ve o halinizle zalimler idiniz.
Sümme afevna anküm mim ba'di zalike lealleküm teşkürun
Sonra yine de sizi affettik, artık şükretmeniz gerekiyordu.
Ve iz ateyna musel kitabe vel fürkane lealleküm teehtedun
Ve hani bir zamanlar Musa'ya o kitabı ve furkanı verdik, gerekirdi ki, doğru yolda gidesiniz.
Ve iz kale musa li kavmihi ya kavmi inneküm zalemtüm enfüseküm bittihazikümül icle fe tubu ila bariiküm faktülu enfüseküm, zaliküm hayrul leküm inde bariiküm, fe tabe aleyküm, innehu hüvet tevvabür rahiym
Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir.
Ve iz kultüm ya musa len nü'mine leke hatta nerallahe cehraten fe ehazetkümüs saikatü ve entüm tenzurun
Hani bir zamanlar "Ey Musa biz Allah'ı açıkça görmedikçe senin sözünle asla inanmayacağız." demiştiniz de bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı ve siz de bakakalmıştınız.
Sümme beasnaküm mim ba'di mevtiküm lealleküm teşkürun
Sonra şükredesiniz diye sizi ölümünüzün ardından yeniden diriltmiştik.
Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva, külu min tayyibati ma razaknaküm, ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun
Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı.
Ve iz kulnedhulu hazihil karyete fe külu minha haysü şi'tüm rağadev vedhulül babe süccedev ve kulu hittatün nağfirleküm hatayaküm, ve senezidül muhsinin
Hani bir zamanlar "Şu şehre girin de onun nimetlerinden dilediğiniz şekilde bol bol yiyin ve kapıdan secde ederek girin ve "hıtta" (bizi bağışla!) deyin ki, size, hatalarınızı mağfiret ediverelim, iyilik yapanlara nimetlerimizi daha da arttıracağız" dedik.
Fe beddellezine zalemu kavlen ğayrallezi kiyle lehüm fe enzelna alellezine zalemu riczem mines semai bi ma kanu yefsükun
Bunun üzerine o zulme devam edenler sözü değiştirdiler, onu kendilerine söylenildiğinden başka bir şekle soktular. Biz de kötülük yaptıkları için o zalimlere murdar bir azap indirdik.
Ve izisteska musa li kavmihi fe kulnadrib bi asakel hacer, fenfecerat minhüsneta aşrate ayna, kad alime küllü ünasim meşrabehüm, külu veşrabu mir rizkillahi ve la ta'sev fil erdi müfsidin
Hani bir zamanlar Musa, kavmi için su istemişti, biz de "asanla taşa vur!" demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kısım insan kendi su alacağı yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin ve için de bozgunculuk ve saldırganlık yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.
Ve iz kultüm ya musa len nasbira ala taamiv vahidin fed'u lena rabbeke yuhric lena mimma tümbitül erdu mim bakliha ve kissaiha ve fumiha ve adesiha ve besaliha, kale e testebdilunellezi hüv edna billezi hüve hayr, ihbitu misran fe inne leküm ma seeltüm, ve duribet aleyhimüz zilletü vel meskenetü ve bau bi ğadabim minellah, zalike bi ennehüm kanu yekfürune bi ayatillahi ve yaktülunen nebiyyine bi ğayril hakk, zalike bi ma asav ve kanu ya'tedun
Hani bir zamanlar, "Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın." dediniz. O da size "O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır." dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı.
İnnellezine amenu vellezine hadu ven nesara ves sabiine min amene billahi vel yevmil ahiri ve amile salihan fe lehüm ecruhüm inde rabbihim ,ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.
Ve iz ehazna misakaküm ve rafa'na fevkakümüt tur , huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vezküru ma fihi lealleküm tettekun
Hani bir zamanlar sizden mîsak (sağlam bir söz) almıştık, Tur'u üstünüze kaldırıp demiştik ki; size verdiğimiz kitaba kuvvetle tutunun ve içindekilerden gafil olmayın, gerek ki, korunursunuz.
Sümme tevelleytüm mim ba'di zalik ,fe lev la fadlüllahi aleyküm ve rahmetühu leküntüm minel hasirin
Sonra verdiğiniz sözün arkasından yüz çevirdiniz, eğer üzerinizde Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasa idi herhalde zarara uğrayanlardan olurdunuz.
Ve le kad alimtümüllezina'tedev minküm fis sebti fe kulna lehüm kunu kiradeten hasiin
İçinizden cumartesi günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara "sefil maymunlar olun!" dedik.
Fe cealnaha nekalel li ma beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev'izatel lil müttekiyn
Bu ibret dolu cezayı öncekilere ve sonrakilere bir ders, korunacaklara da bir nasihat, bir öğüt yaptık.
Ve iz kale musa li kavmihi innellahe ye'müruküm en tezbehu bekarah ,kalu etettehizüna hüzüva ,kale euzü billahi en ekune minel cahilin
Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da "Sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?" dediler. Musa da: "Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım." dedi.
Kalüd'u lena rabbeke yübeyyil lena ma hi ,kale innehu yekulü inneha bekarütl la fariduv ve la bikr , avanüm beyne zalik , fef'alu ma tü'merun
Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, her ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yaşlı, ne de pek taze, ikisi arası dinç bir sığırdır, haydi emrolunduğunuz işi yapınız." dedi.
Kalüdu lena rabbeke yübeyyil lena ma levnüha ,kale innehu yekulü inneha bekaratün safraü fakiul levnüha tesürrün nazirin
Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, rengi ne ise onu bize açıklasın." dediler. Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsarı bir sığırdır." dedi.
Kalüd'u lena rabbeke yübeyyil lena ma hiye innel bekara teşabehe aleyna, ve inna in şaellahü le mühtedun
Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, o nedir bize iyice açıklasın, çünkü o bize biraz karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz." dediler.
Kale innehu yekulü inneha bekaratül la zelulün tüsirul erda ve la teskil hars, müsellemetül laşiyete fiha, kalül ane ci'te bil hakk, fe zebehuha ve ma kadu yef'alun
Musa, "Rabbim buyuruyor ki o, ne çifte koşulup tarla süren, ne de ekin sulayan, ne de salma gezen ve hiç alacası olmayan bir sığırdır". Onlar da: "İşte tam şimdi gerçeği ortaya koydun." dediler. Nihayet onu bulup boğazladılar. Az kaldı yapmayacaklardı.
Ve iz kateltüm nefsen feddara'tüm fiha, vallahü muhricüm ma küntüm tektümun
Hani bir zamanlar siz bir adam öldürmüştünüz de onun hakkında birbirinizle atışmış ve onu üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah, saklamış olduğunuzu açığa çıkaracaktı.
Fe kulnadribuhü bi ba'diha, kezalike yuhyillahül mevta ve yüriküm ayatihi lealleküm ta'kilun
İşte bundan dolayı, o sığırın bir parçası ile o ölüye vurun, dedik. Allah ölüleri işte böyle diriltir ve size âyetlerini gösterir, belki aklınızı başınıza toplarsınız.
Sümme kaset kulubüküm mim ba'di zalike fe hiye kel hicarati ev eşeddü kasveh, ve inne minel hicarati lema yetefecceru minhül enhar, ve inne minha lema yeşşekkaku fe yahrucü minhül ma', ve inne minha lema yehbitu min haşyetillah, vemallahü bi ğafilin amma ta'melun
Sonra bunun arkasından yine kalbleriniz katılaştı, şimdi de taş gibi, ya da taştan da beter hale geldi. Çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor... Ve sizin neler yaptığınızdan Allah gafil değildir.
E fetatmeune ey yü'minu leküm ve kad kane ferikum minhüm yesmeune kelamellahi sümme yüharrifunehu mim ba'di ma akaluhü ve hüm ya'lemun
Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi.
Ve iza leküllezine amenu kalu amenna, ve iza hala ba'duhüm ila ba'din kalu etühaddisunehüm bi ma fetehallahü aleyküm li yühaccuküm bihi inde rabbiküm, e fe la ta'kilun
Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, "Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?" derlerdi.
E ve la ya'lemune ennellahe ya'lemü ma yüsirrune ve ma yu'linun
Peki bilmezler mi ki, onlar neyi sır olarak saklar ve neyi açıkça söylerlerse Allah hepsini bilir.
Ve minhüm ümmiyyune la ya'lemunel kitabe illa emaniyye ve in hüm illa yezunnun
Bunların bir de ümmî (okuma yazması olmayan) kısmı vardır, kitabı bilmezler, ancak birtakım kuruntu yığınına, boş saplantılara kapılır ve zan içinde dolaşır dururlar.
Fe veylül lillezine yektübunel kitabe bi eydihim sümme yekulunel kitabe bi eydihim sümme yekulune haza min indillahi li yeşteru bihi semenen kalila, fe veylül lehüm mimma ketebet eydihim ve veylül lehüm mimma yeksibun
Artık o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz para almak için "Bu Allah katındandır." derler. Artık vay o elleriyle yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!..
Ve kalu len temessenen naru illa eyyamem ma'dudeh, kul ettehaztüm indellahi ahden fe ley yuhlifellahü ahdehu em tekulune alellahi ma la ta'lemun
Bir de dediler ki: "Bize sayılı birkaç günden başka asla ateş azabı dokunmaz". De ki; "Siz Allah'dan bir ahit mi aldınız? Böyle ise Allah sözünden dönmez. Yoksa siz Allah'a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"
Bela men kesebe seyyietev ve ehatat bihi hatiy'etühu fe ulaike ashabün nar, hüm fiha halidun
Evet kim bir günah işlemiş de kendi günahı kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öyleleri ateş ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar.
Vellezine amenu ve amilus salihati ülaike ashabül cenneh, hüm fiha halidun
İman edip salih ameller işleyenler, işte öyleleri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar.
Ve iz ehazna misaka beni israile la ta'büdune illellahe ve bil valideyni ihsanev ve izl kurba vel yetam vel mesakini ve kulu lin nasi husnev ve ekiymus salate ve atüz zekah, sümme tevelleytüm ila kalilem minküm ve entüm mu'ridun
Hani bir vakitler İsrailoğulları'ndan şöylece mîsak (kesin bir söz) almıştık: Allah'dan başkasına tapmayacaksınız, ana-babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekatı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz.
Ve iz ehazna misakaküm la tesfikune dimaeküm ve la tuhricune enfüseküm min diyariküm sümme akrartüm ve entüm teşhedun
Yine bir zamanlar mîsakınızı almıştık; birbirinizin kanlarını dökmeyeceksiniz, nüfusunuzu diyarınızdan çıkarmıyacaksınız. Sonra siz buna ikrar da verdiniz ve ikrarınıza şahit de oldunuz.
Sümme entüm haülai taktülune enfüseküm ve tuhricune ferikam minküm min diyarihim tezaherune aleyhim bil ismi vel udvan, ve iy ye'tuküm üsara tüfaduhüm ve hüve muharramün aleyküm ihracühüm, e fe tü'minune bi badil kitabi ve tekfürune bi ba'd, fe ma cezaü mey yef'alü zalike minküm illa hizyün fil hayatid dünya, ve yevmel kiyameti yüraddune ila eşeddil azab, vemallahü bi ğafilin amma ta'melun
Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve sizden olan bir grubu diyarlarından çıkarıyorsunuz, onlar aleyhinde kötülük ve düşmanlık güdüyor ve bu konuda birleşip birbirinize arka çıkıyorsunuz, şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkıyorsunuz. Halbuki yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış idi. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Ülaikellezineşteravül hayated dünya bil ahirati fe la yuhaffefü anhümül azabü ve la hüm yünsarun
Bunlar ahireti, dünya hayatına satmış kimselerdir. Onun için bunlardan azap hafifletilmez ve kendilerine bir yerden yardım da gelmez.
Ve le kad ateyna musel kitabe ve kaffeyna mim ba'dihi bir rusüli ve ateyna iysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhil kudüs, e fe küllema caeküm rasulüm bima la tehva enfüsükümüstekbartüm, fe ferikan kezzebtüm ve ferikan taktülun
Celâlim hakkı için Musa'ya o kitabı verdik, arkasından birtakım peygamberler de gönderdik, hele Meryem oğlu İsa'ya apaçık mucizeler verdik, onu Rûhu'l-Kudüs ile de destekledik. Size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle gelen her peygambere kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için onların bir kısmına yalan diyecek, bir kısmını da öldürecek misiniz?
Ve kalu kulubüna ğulf, bel leanehümüllahü bi küfrihim fe kalilem ma yü'minun
(Yahudiler, peygamberimize karşı alaylı bir ifade ile): "Bizim kalblerimiz kılıflıdır." dediler. Bilakis Allah, onları kâfirlikleri yüzünden lanetledi. Bundan dolayı çok az imana gelirler.
Ve lemma caehüm kitabüm min indillahi müsaddikul lima mealhüm ve kanu min kablü yesteftihune alellezine keferu, fe lemma caehüm ma arafu keferu bihi fe la'netüllahi alel kafirin
Yanlarındakini tasdik etmek üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önceleri inanmayanlara karşı onunla yardım isteyip durdukları halde, o tanıdıkları kendilerine gelince, bu sefer kendileri onu inkâr ettiler. İşte bundan dolayı Allah'ın laneti kâfirleredir.
Bi'semeşterav bihi enfüsehüm ey yekfüru bi ma enzelellahü bağyen ey yünezzilellahü min fadlihi ala mey yeşaü min ibadih, fe bau bi ğadabin ala ğadab, ve lil kafirine azabüm mühin
Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir.
Ve iza kiyle lehüm aminu bi ma enzelellahü kalu nü'minü bima ünzile aleyna ve yekfürune bi ma veraehu ve hüvel hakku müsaddikal lima meahüm, kul fe lime taktülune embiyaellahi min kablü in küntüm mü'minin
Onlara, "Allah ne indirdiyse ona iman edin." denildiği zaman, onlar "Biz kendimize indirilene iman ederiz." derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Oysa yanlarındaki Tevrat'ı tasdik eden gerçek vahiy odur. Onlara de ki; "Peki madem gerçek mümin sizsiniz de ne diye daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?
Ve le kad caeküm musa bil beyyinati sümmettehaztümül icle mim ba'dihi ve entüm zalimnu
Celâlim hakkı için Musa size belgelerle gelmişti de onun arkasından tuttunuz o buzağıya taptınız. Siz işte o zâlimlersiniz.
Ve iz ehazna misakaküm ve rafa'na fevkakümüt tur, huzu ma ateynaküm bi kuvvetiv vesmeu, kalu semi'na ve asayna ve üşribu fi kulubihimül icle bi küfrihimv kul bi'sema ye'müruküm bihi imanüküm in küntüm mü'minin
Bir zamanlar size, "verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onu dinleyin." diye Tûr'u tepenize kaldırıp mîsakınızı aldık. (O yahudiler): "Duyduk, dinledik, isyan ettik." dediler, kâfirlikleri yüzünden o danayı yüreklerinde besleyip büyüttüler. De ki, "Eğer siz mümin kimseler iseniz, bu imanınız size ne çirkin şeyler emrediyor!
Kul in kanet lekümüd darul ahiratü indellahi halisatem min dunin nasi fe temennevül mevte in küntüm sadikiyn
De ki; Allah yanında ahiret yurdu (cennet) başkalarının değil de yalnızca sizin ise, eğer iddianızda da sadık iseniz haydi hemen ölümü temenni ediniz, ölmeyi cana minnet biliniz.
Ve ley yetemennevhü ebedem bima kaddemet eydihim, vallahü alimüm biz zalimin
Fakat elleriyle işledikleri yüzünden onu hiçbir zaman temenni edemiyecekler. Allah o zâlimleri bilir.
Ve le tecidennehüm ahrasan nasi ala hayah, ve minellezine eşraku yeveddü ehadühüm lev yüammeru elfe seneh, ve ma hüve bi müzahzihihi minel azabi ey yüammer, vallahü besiyrum bima ya'melun
Elbette onları insanların hayata en hırslı, en düşkün olanları olarak bulacak, hatta müşriklerden bile daha düşkün bulacaksın. Onların her biri bin sene ömür sürmeyi arzular, oysa uzun yaşamak kendisini azaptan kurtarıp uzaklaştıracak değildir. Allah, onların neler yaptığını görüp duruyor.
Kul men kane adüvvel licibrile fe innehu nezzelehu ala kalbike bi iznillahi müsaddikal lima beyne yedeyhi ve hüdev ve büşra lil mü'minin
Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin kalbine Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi.
Men kane adüvvel lillahi ve melaiketihi ve rusülihi ve cibrile ve mikale fe innellahe adüvvül lil kafirin
Her kim Allah'a, Allah'ın meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ile Mîkâil'e düşman olursa, iyi bilsin ki, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.
Ve le kad enzelna ileyke ayatim beyyinat, ve ma yekfüru biha illel fasikun
Şanım hakkı için sana çok açık âyetler; parlak mucizeler indirdik. Öyle ki, iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onları inkâr etmez.
E ve küllema ahedu ahden nebezehu ferikum minhüm, bel ekseruhüm la yü'minun
O fasıklar hem bunları tanımıyacaklar, hem de ne zaman bir ahd üzerine antlaşma yapsalar, her defasında mutlaka içlerinden bir güruh çıkıp onu bozacak ve atıverecek öyle mi? Hatta az bir güruh değil, onların çoğu ahit tanımaz imansızlardır.
Ve lemma caehüm rasulüm min indillahi müsaddikul lima mealhüm nebeze ferikum minellezine utül kitab, kitabellahi verae zuhurihim ke ennehüm la ya'lemun
Üstelik Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, Allah'ın kitabını sırtlarından geriye attılar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi yaptılar.
Vettebeu ma tetlüş şeyatiynü ala mülki süleyman, ve ma kefera süleymanü ve lakinneş şeyatiyne keferu yüallimunen nasas sihra ve ma ünzile alel melekeyni bi babile harute ve marut, ve ma yüallimani min ehadin hatta yekula innema nahnü fitnetün fe la tekfür, fe yeteallemune minhüma ma yüferrikune bihi beynel mer'i ve zevcih, ve ma hüm bi darrine bihi min ehadin illa bi iznillah, ve yeteallemune ma yedurruhüm ve la yenfeuhüm, ve le kad alimu le menişterahü ma lehu fil ahirati min halakiv ve le bi'se ma şerav bihi enfüsehüm, lev kanu la'lemun
Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.
Ve lev ennehüm amenu vettekav le mesubetüm min indillahi hayr, lev kanu ya'lemun
Şayet onlar iman edip de korunmuş olsalardı, elbette Allah tarafından verilecek mükafat çok hayırlı olacaktı. Keşke bunu bilselerdi.
Ya eyyühellezine amenu la tekulu raina ve kulünzurna vesmeu, ve lil kafirine azabün elim
Ey iman edenler! "râine" demeyin, "unzurna" deyin ve iyi dinleyin, kâfirler için elemli bir azap vardır.
Ma yeveddüllezine keferu min ehlil kitabi ve lel müşrikine ey yünezzele aleyküm min hayrim mir rabbiküm, vallahü yehtessu bi rahmetihi mey yeşa', vallahü zül fadlil aziym
Ne Kitap ehlinden, ne de müşriklerden hiçbiri, size Rabbinizden bir hayır indirilsin istemez. Allah ise, üstünlüğü, rahmetiyle dilediğine mahsus kılar ve Allah çok büyük lütuf sahibidir.
Ma nensah min ayetin ev nünsiha ne'ti bi hayrim minha ev misliha, e lem ta'lem ennellahe ala külli şey'in kadir
Biz bir âyetten her neyi nesheder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz. Bilmez misin ki, Allah her şeye kâdirdir.
E lem ta'lem ennellahe lehu mülküs semavati vel ard, ve ma leküm min dunillahi miv veliyyiv ve la nasiyr
Bilmez misin ki, hakikaten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır, hepsi O'nundur. Size de Allah'dan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.
Em türidune en tes'elu rasuleküm kema süile musa min kabl, ve mey yetebeddelil küfra bil imani fe kad dalle sevaes sbil
Yoksa siz peygamberinizi, bundan önce Musa'ya sorulduğu gibi, sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Halbuki her kim imanı küfürle değiştirirse artık düz yolun ortasında sapıtmış olur.
Vedde kesirum min ehlil kitabi lev yerudduneküm mim ba'di imaniküm küffara, hasedem min indi enfüsihim mim ba'di ma tebeyyene lehümül hakk, fa'fu vasfehu hatta ye'tiyellahü bi emrih, innellahe ala külli şey'in kadir
Ehl-i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir.
Ve ekiymus salate ve atüz zekah, ve ma tükaddimu li enfüsiküm min hayrin teciduhü indellah, innellahe bi ma ta'melune besiyr
Siz namazı hakkıyle kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz. Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.
Ve kalu ley yedhulel cennete illa men kane huden ev nesar, tilke emaniyyühüm, kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikiyn
Bir de "yahudi ve hıristiyanlardan başkası asla cennete giremeyecek" dediler. Bu onların kendi kuruntularıdır. Sen de onlara de ki; "Eğer doğru iseniz, haydi bakalım getirin delilinizi."
Bela men esleme vechehu lillahi ve hüve muhsinün fe lehu ecruhu inde rabbihi ve la havvfün aleyhim ve la hüm yahzenun
Hayır, hayır! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah'a tertemiz döndürür ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değiller.
Ve kaletil yehudü leysetin nesar ala şey'iv ve kaletin nesara leysetil yehudü ala şey'iv ve hüm yetlunel kitab, kezalike kalellezine la ya'lemune misle kavlihim, fallahü yahkümü beynehüm yevmel kiyameti fima kanu fihi yahtelifun
Yahudiler dediler ki, "Hıristiyanlar birşey üzerinde değiller", Hristiyanlar da "Yahudiler bir şey üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
Ve men azlemü mimmem menea mesacidellahi ey yüzkera fihesmühu ve sea fi harabiha, ülaike ma kane lehüm ey yedhuluha illa haifin, lehüm fid dünya hizyüv ve lehüm fil ahirati azabün aziym
Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın isminin anılmasından meneden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır.
Ve lillahil meşriku vel mağribü fe eynema tüvellu fe semme vechüllah, innallahe vasiun alim
Bununla beraber, doğu da Allah'ın, batı da Allah'ındır. Artık nereye dönerseniz dönün, orası Allah'a çıkar. Şüphe yok ki, Allah(ın rahmeti) geniştir, O, her şeyi bilendir.
Ve kalüttehazellahü veleden sübhaneh, bel lehu ma fis semavati vel ard, küllül lehu kanitün
O zalimler, "Allah kendisine çocuk edindi." dediler. Hâşâ, O sübhândır. Doğrusu, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.
Bedius semavati vel ard, ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun
O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca "ol!" der, o da hemen oluverir.
Ve kalellezine la ya'lemune lev la yükellimünellahü ev te'tina ayeh, kezalike kalellezine min kablihim misle kavlihim, teşabehet kulubühüm, kad beyyennel ayati li kavmiy yukinun
Bilgiden nasibi olmayanlar da "Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!" dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik.
İnna erselnake bil hakki beşirav ve nezirav ve la tüs'elü an ashabil cehiym
Şüphe yok ki, Biz seni hak ile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik. Sen, o cehennemliklerden sorumlu değilsin.
Ve len terda ankel yehudü ve len nesara hatta tettebia milletehüm, kul inne hüdellahi hüvel hüda, ve leinitteba'te ehvaehüm ba'dellezi caeke minel ilmi ma leke minallahi miv veliyyiv ve la nasiyr
Sen onların milletlerine tabi olmadıkça ne yahudiler, ne de hıristiyanlar senden asla hoşnud ve razı olmayacaklar. De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir. Şânım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı.
Ellezine ateynahümül kitabe yetlunehu hakka tilavetih, ülaike yü'minune bih, ve mey yekfür bihi fe ülaike hümül hasirun
Kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu, tilavetinin hakkını vererek okurlar. İşte onlar, ona iman ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte o inkârcılar hüsran içindedirler.
Ya beni israilezküru ni'metiyelleti en'amtü aleyküm ve enni faddaltüküm alel alemin
Ey İsrailoğulları! Sizlere ihsan ettiğim nimetimi ve sizi vaktiyle âlemdeki ümmetlere üstün tuttuğumu hatırlayın!
Vetteku yevmel la teczi nefsün an nefsin şey'ev ve la yukbelü minha adlüv ve la tenfeuha şefatüv ve la hüm yünsarun
Ve öyle bir günden sakının ki, o gün kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez ve ona şefaat de fayda vermez, hiçbir taraftan yardım da görmezler.
Ve izibtela ibrahime rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn, kale inni cailüke lin nasi imama, kale ve min zürriyyeti, kale la yenalü ahdiz zalimin
Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim'i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona erdirince, Rabbi ona, "Ben seni bütün insanlara imam yapacağım." buyurdu. İbrahim, "Zürriyetimden de yap!" dedi. Rabbi ona "zâlimler benim ahdime nail olamaz!" buyurdu.
Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna, vettehizu mim mekami ibrahime müsalla, ve ahidna ila ibrahime ve ismaiyle en tahhira veytiye lit taifine vel akifine ver rukkeis sücud
Biz ta o zaman bu Beyt'i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim'den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail'e şöyle ahid verdik: "Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!"
Ve iz kale ibrahimü rabbic'al haza beleden aminev verzuk ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi vel yevmil ahir, kale ve men kefera fe ümettiuhu kalilen sümme adtarruhu ila azabin nar, ve bi'sel mesiyr
Ve o vakit İbrahim "Ey Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl, halkından Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır" diye yalvardı. Allah buyurdu ki: "küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım, sonra da onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!"
Ve iz yerfeu ibrahimül kavaide minel beyti ve ismaiyl, rabbena tekabbel minna, inneke entes semiul alim
Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin.
Rabbena vec'alna müslimeyni leke ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke ve erina menasikena ve tüb aleyna, inneke entet tevvabür rahiym
Ey bizim Rabbimiz, hem bizim ikimizi yalnız senin için boyun eğen müslümanlar kıl, hem de soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet meydana getir ve bize ibadetimizin yollarını göster, tevbemize rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz Tevvâb sensin, Rahîm sensin.
Rabbena veb'as fihim rasulem minhüm yetlu aleyhim ayatike ve yüallimühümül kitabe vel hikmete ve yüzekkihim, inneke entel azizül hakim
Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve hikmeti öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin.
Ve mey yerğabü ammileti ibrahime illa men sefihe nefseh, ve le kadistafeynahü fid dünya, ve innehu fil ahirati le minas salihiyn
İbrahim'in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir.
İz kale lehu rabbühu eslim kale eslemtü li rabbil alemin
Rabbi ona, "İslâm ol!" emrini verince, o "Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum." dedi.
Ve vassa biha ibrahimü benihi ve ya'kub, ya beniyye innellahestafa lekümüd dine fe la temutünne illa ve entüm müslimun
Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: "Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca müslüman olarak can verin!" dedi.
Em küntüm şühedae iz hadara ya'kubel mevtü iz kale li benihi ma ta'büdune mim ba'di , kalu na'büdü ilaheke ve ilahe abaike ibrahime ve ismaiyle ve ishaka ilahev vahida, ve nahnü lehu müslimun
Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub'a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; "Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?" dediği zaman, oğulları; "Senin Allah'ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Allah'ına, tek olan o Allah'a ibadet edeceğiz. Biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız." dediler.
Tilke ümmetün kad halet, leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm, ve la tüs'elune amma kanu ya'melun
Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz.
Ve kalu kunu huden ev nesara tehtedu, kul bel millete ibrahime hanifa, ve ma kane minel müşrikin
Bir de: "yahudi veya hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız." dediler. Sen onlara de ki: "Hayır! Hanif olarak hakka tapan İbrahim'in dinine (uyarız) ki, o hiçbir zaman müşriklerden olmadı."
Kulu amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile ila ibrahime ve ismaiyle ve ishaka ve ya'kube vel esbati ve ma utiye musa ve iysa ve ma utiyen nebiyyune mir rabbihim, la nüferriku beyne ehadim minhüm ve nahnü lehu müslimun
Deyiniz ki, "Biz, Allah'a iman ettik ve bize ne indirildiyse İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a ve torunlarına ne indirildiyse, Musa'ya ve İsa'ya ne indirildiyse ve bütün peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik. Biz onların arasında fark gözetmeyiz ve biz ancak O'na boyun eğen müslümanlarız."
Fe in amenu bi misli ma amentüm bihi fe kadihtedev, ve in tevellev fe innema hüm fi şikak, fe seyekfikehümüllah, ve hüves semiul alim
Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse doğru yola girmiş, hidayeti bulmuş olurlar. Yok eğer yüz çevirirlerse onlar sadece ve sadece didişmenin içindedirler. Allah onlara karşı sana yeter. Ve O, işitendir, bilendir.
Sibğatellah, ve men ahsenü minellahi sibğatev ve nahnü lehu abidun
Allah'ın boyasına bak, (vaftiz nolacak?) Kim, Allah'dan daha güzel boya vurabilir ki? İşte biz O'na ibadet edenleriz.
Kul etühaccunena fillahi ve hüve rabbüna ve rabbüküm, ve lena amalüna ve leküm a'malüküm, ve nahnü lehu muhlisun
De ki: "Allah hakkında bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz.
Em tekulune inne ibrahime ve ismaiyle ve ishaka ve ya'kube vel esbata kanu huden ev nesara, kul e entüm a'lemü emillah, ve men azlemü mimmen keteme şehadeten indehu minellah, ve mallahü bi ğafilin amma ta'melun
"Yoksa siz, İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakup da ve torunları da hep yahudi ve hıristiyan idiler mi demek istiyorsunuz?" De ki: "Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah'ın şahitlik ettiği bir hakikatı bile bile inkar edenden daha zâlim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.
Tilke ümmetün kad halet, leha ma kesebet ve leküm ma kesebtüm, ve la tüs'elune amma kanu ya'melun
Onlar bir ümmet idiler, gelip geçtiler. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandıklarınız. Ve siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.
Se yekulüs süfehaü minen nasi ma vellahüm an kibletihimülleti nasi ma vellahüm an kibletihimülleti kanu aleyha, kul lillahil meşriku vel mağrib, yehdi mey yeşaü ila siratim müstekiym
İnsanlar içinde bir kısım beyinsizler takımı, "Bunları bulundukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da, batı da Allah'ındır. O, kimi dilerse onu hidayete erdirir."
Ve kezalike cealnakmüm ümmetev vesetal li tekunu şühedae alen nasi ve yekuner rasulü aleyküm şehida, ve ma cealnel kibletelleti künte aleyha illa li na'leme mey yettebiur rasule mimmey yenkalibü ala akibeyh, ve in kanet le kebiraten illa alellezine hedellah, ve ma kanellahü li yüdiy'a imaneküm, innellahe bin nasi le raufür rahiym
Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
Kad nera tekallübe vechike fis semai fe lenüvelliyenneke kibleten terdaha, fevelli vcheke şatnal mescidil haram, ve haysü ma küntüm fevellu vücuheküm şatrah, ve innellezine utül kitabe le ya'lemune ennehül hakku mir rabbihim, vemallahü bi ğafilin amma ya'melun
Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada şekilden şekile geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Haydi bakalım, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rabblerinden gelen o emir haktır. Ve Allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir.
Ve le in eteytellezine utül kitabe bi külli ayetim ma tebiu kibletek, ve ma ba'duhüm bi tabiin kiblete ba'd, ve leinitteba'te ehvaehüm mim ba'di ma caeke minel ilmi inneke izel le minez zalimin
Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun.
Ellezine ateynahümül kitabe ya'rifunehu kema ya'rifune ebnaehüm, ve inne ferikam minhüm le yektümunel hakka ve hüm ya'lemun
O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu o peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı gerçeği bile bile gizlerler.
Elhakku mir rabbike fe la tekunenne minel mümterin
O hak, Rabbindendir. Artık şüpheye düşenlerden olma sakın!
Ve li külliv vichetün hüve müvelliha festebikul hayrat, eyne ma tekunu ye'ti bikümüllahü cemia, innellahe ala külli şey'in kadir
Ümmetlerden her birinin bir yönü vardır, o ona yönelir, haydin, hep hayırlara koşun, yarışın. Her nerede olsanız Allah sizi toplar, bir araya getirir. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir.
Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram, ve innehu lel hakku mir rabbik, ve mallahü bi ğafilin amma ta'melun
Hem her nereden yola çıkarsan (namazda) hemen Mescid-i Haram'a doğru yüzünü çevir. Bu emir şüphesiz hak, Rabbinden olduğu gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz de değildir.
Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatral mescidil haram, ve haysü ma küntüm fe vellu vücuheküm şatrahu li ella yekune linnasi aleyküm hucceh, ilellezine zalemu minhüm fe la tahşevhüm vahşevni ve li ütimme ni'meti aleyküm ve lealleküm tehtedun
Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir, ve her nerede olsanız yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın. Ancak içlerinden haksızlık edenler başka. Siz de onlardan korkmayın, benden korkun. Hem üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım, hem gerek ki doğru yolu bulasınız.
Kema erselna fiküm rasulem minküm yetlu aleyküm ayatina ve yüzekkiküm ve yüallimükümül kitabv vel hikmete ve yüallimüküm ma lem tekunu ta'lemun
Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve hikmeti öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor.
Fezküruni ezkürküm veşküru li ve la tekfürun
O halde beni anın, ben de sizi anayım. Bana şükredin de nankörlük etmeyin.
Ya eyyühellezine amenüsteiynu bis sabri ves salah, innellahe meas sabirin
Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.
Ve la tekulu li mey yuktelü fi sebilillahi emvat, bel ahyaüv ve lakil la teş'urun
Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz sezemezsiniz.
Ve le neblüvenneküm bi şey'im minel havfi vel cui ve naksim minel emvali vel enfüsi ves semerat, ve beşşiris sabirin
Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!
Ellezine iza esabethüm müsiybetün kalu inna lillahi ve inna ileyhi raciun
Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz." derler.
Ülaike alayhim salevatüm mir rabbihim ve rahmetüv ve ülaike hümül mühtedun
İşte onlar var ya, Rablerinden, mağfiretler ve rahmet onlaradır. İşte hidayete erenler de onlardır.
İnnes safa vel mervete min şeairillah, fe min haccel beyte evi'temera fe la cünaha aleyhi ey yettavvefe bihima, ve men tetavvea hayran fe innellahe şakirun aliym
Gerçekten Safâ ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir. Onun için her kim hac veya umre niyetiyle Kâ'be'yi ziyaret ederse, bunları tavaf etmesinde ona bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah iyiliğin karşılığını verir, o her şeyi bilir.
İnnellezine yektümune ma enzelna minel beyyinati vel hüda mim ba'di ma beyyennahü lin nasi fil kitabi ülaike yel'anühümullahü ve yel'anühümül lainun
İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler.
İllellezine tabu ve aslehu ve beyyenu fe ülaike etubü aleyhim, ve enet tevvabür rahiym
Ancak tevbe edip halini düzelterek gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım. Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul ederim.
İnnellezine keferu ve matu ve hüm küffarun ülaike aleyhim la'netüllahi vel melaiketi ven nasi ecmeiyn
Ama âyetlerimizi inkar etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlara gelince, işte Allah'ın laneti, meleklerin laneti ve insanların laneti hep onların üzerine olsun.
Halidine fiha, la yühaffefü anhümül azabü ve la hüm yünzarun
Onlar ebedi olarak onun altında kalırlar. Ne azabları hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır.
Ve ilahüküm ilahüv vahid, la ilahe illa hüver rahmanür rahiym
Her halde hepinizin ilâhı, bir tek ilâhtır. Ondan başka bir ilâh yoktur. O Rahmân ve Rahîm'dir.
İnne fi halkis semavati vel erdi vahtilafil leyli ven nehari vel fülkilleti tecri fil bahri bima yenfeun nase ve ma enzelellahü mines semai mim main fe ahya bihil erda ba'de mevtiha ve besse fiha min külli dabbetiv ve tasrifir riyahi ves sehabil müsahhari beynes semai vel erdi le ayatil li kavmiy ya'kilun
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır.
Ve minen nasi mey yettehizü min dunillahi endadey yühibbunehüm ke hubbillah, vellezine amenu eşeddü hubbel lillah, velev yerallezine zalemu iz yeravnel azabe ennel kuvvete lillahi cemiav ve ennellahe şedidül azab
İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli bulunduğunu keşke anlasalardı.
İz teberraellezinet tübiu minellezinettebeu ve raevül azabe ve tekattaat bihimül esbab
O zaman kendilerine uyulan kimseler, azabı görerek kendilerine uyanlardan kaçıp uzaklaşmışlar ve aralarındaki bütün bağlar parça parça kopmuştur.
Ve kalellezinet tebeu lev enne lena kerraten fe neteberrae minhüm kema teberrau minna, kezalike yürihimüllahü a'malehüm haseratin aleyhim, ve ma hüm bi haricine minen nar
Onlara uyanlar da şöyle demektedirler: "Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!" İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) halinde gösterecektir. Onlar bu ateşten çıkacak değillerdir.
Ya eyyühen nasü külu mimma fil erdi halalen tayyibev ve la tettebiu hutuvatiş şeytan, innehu leküm adüvvüm mübin
Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size belli bir düşmandır.
İnnema ye'müruküm bis sui vel fahşai ve en tekulu alellahi ma la ta'lemun
O size hep çirkin ve murdar işleri emreder, Allah'a karşı bilmediğiniz şeyler söylemenizi ister.
Ve iza kiyle lehümüt tebiu ma enzellellahü kalu bel nettebiu ma elfeyna aleyhi abaena, e ve lev kane abaühüm la ya'kilune şey'ev ve la yehtedun
Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?
Ve meselüllezine keferu ke meselillezi yen'iku bi ma la yesmeu illa düaev ve nidaa, summüm bükmün umyün fe hüm la ya'kilun
O kâfirlerin hali, sadece bir çağırma veya bağırmadan başkasını işitmeyerek haykıranın haline benzer; onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler.
Ya eyyühellezine amenu külu min tayyibati ma razaknaküm veşküru lillahi in küntüm iyyahü ta'büdun
Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız.
İnnema harrame aleykümül meytete ved deme ve lahmel hinziri ve ma ühille bihi li ğayrillah, fe menidturra ğayra bağiv ve la adin fe la isme aleyh, innellahe ğafurur rahiym
O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
İnnellezine yektümune ma enzelellahü minel kitabi ve yeşterune bihi semenen kalilen ülaike ma ye'külune fi bütunihim illen nara ve la yükellimühümüllahü yevmel kiyameti ve la yüzekkihim, ve lehüm azabün eliym
Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de bununla biraz para alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka birşey yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azab vardır.
Ülaikellezineşteravüd dalalete bil hüda vel azabe bil mağfirah, fe ma asberahüm alen nar
İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, affedilmeyi bırakıp azabı satın alan kimselerdir. Bunlar, ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!
Zalike bi ennellahe nezzelel kitabe bil hakk, ve innellezinahtelefu fil kitabi le fi şikakim beiyd
Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple indirmiştir. Kitap hakkında ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir anlaşmazlık içindedirler.
Leysel birra en tüvellu vücuheküm kibelel meşriki vel mağribi ve lakinnel birra men amene billahi vel yevmil ahiri vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin, ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili ves sailine ve fir rikab, ve ekames salate ve atez zekah, vel mufune bi ahdihim iza ahedu, ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hiynel be's, ülaikellezine sadeku, ve ülaike hümül müttekun
Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.
Ya eyyühellezine amenu kütibe aleykümül kisasu fil katla, el hurru bil hurri vel abdü bil abdi vel ünsa bil ünsa, fe men ufiye lehu min ehiyhi şey'ün fettibaum bil ma'rufi ve edaün ileyhi bi ihsan, zalike tahfifüm mir rabbiküm ve rahmeh, fe meni'teda ba'de zalike fe lehu azabün eliym
Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır.
Ve leküm fil kisasi hayatüy ya ülil elbabi lealleküm tettekun
Ey temiz akıl sahipleri! Kısasta sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, korunursunuz.
Kütibe aleyküm iza hadara ehadekümül mevtü in terake hayra, elvasiyyetü lil valideyni vel akrabine bil ma'ruf, hakkan alel müttekiyn
Birinize ölüm geldiği vakit, bir hayır (bir mal) bırakacaksa, babası, anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek, Allah'tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak olarak size farz kılındı.
Fe mem beddelehu ba'de ma semiahu fe innema ismühu alellezine yübeddiluneh, innellahe semiun aliym
Şimdi her kim, bunu duyduktan sonra onu değiştirirse, her halde vebali, sırf o değiştirenlerin boynunadır. Şüphe yok ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.
Fe men hafe mim musin cenefen ev ismen fe asleha beynehüm fe la isme aleyh, innellahe ğafurur rahiym
Her kim de vasiyet edenin, bir hata işlemesinden veya bir günaha girmesinden endişe eder de tarafların arasını düzeltirse, ona bir vebal yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Ya eyyühellezine amenu kütibe aleykümüs siyamü kema kütibe alellezine min kabliküm lealleküm tettekun
Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.
Eyyamem ma'dudat, fe men kane minküm meridan ev ala seferin fe iddetüm min eyyamin uhar, ve alellezine yütiykunehu fidyetün taamü miskin, fe men tetavvea hayran fe hüve hayrul leh, ve en tesumu hayrul leküm in küntüm ta'lemun
(Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Şehru ramedanellezi ünzile fihil kur'anü hüdel lin nasi ve beyyinatim minel hüda vel fürkan, fe men şehide minkümüş şehra felyesumh, ve em kane meridan ev ala seferin fe iddetüm min eyyamin uhar, yüridüllahü biküml yüsra ve la yüridu bi külüm usr, ve li tükmilül iddete ve li tükebbirullahe ala ma hedaküm ve lealleküm eşkürun
O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur'ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.
Ve iza seeleke ibadi anni fe inni karib, ücibü da'veted dai iza deani felyestecibu li vel yü'minu bi leallehüm yarşüdun
Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.
Ühille leküm leyletes siyamir rafesü ila nisaiküm, hünne libasül leküm ve entüm libasül lehünn, alimellahü enneküm küntüm tahtaune enfüseküm fe tabe aleyküm ve afa anküm, fel anebaşiruhünne vevteğu ma ketebellahü leküm, ve külu veşrabu hatta yetebeyyene lekümül hüytul ebyadu minel haytil esvedi minel fecri sümme etimmüs siyame ilel leyl, ve la tübaşiruhünne ve entüm akifune fil mesacid, tilke hududüllahi fe la takrabuha, kezalike yübeyyinüllahü ayatihi lin nasi leallehüm yettekun
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.
Ve la te'külu emvaleküm beyneküm bil batili ve tüdlu biha ilel hukkami li te'külu ferikam min emvalin nasi bil ismi ve entüm ta'lemun
Bir de aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları hakimlere rüşvet olarak vermeyin.
Yes'eluneke anil ehilleh, kul hiye mevakiytü lin nasi velhacc, ve leysel birru bi en te'tül büyute min zuhuriha ve lakinnel birra menitteka, ve'tül büyute min ebvabiha vettekullahe lealleküm tüflihun
Sana hilâllerden soruyorlar. De ki: Onlar insanlar için de, hac için de vakit ölçüleridir. Bununla beraber iyilik, evlere arkalarından gelmeniz değildir. Fakat iyiliğe eren, kötülükten korunan kimsedir. Evlere kapılarından gelin, Allah'tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.
Ve katilu fi sebilillahillizine yükatiluneküm ve la ta'tedu, innellahe la yühibbül mutedin
Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.
Vaktüluhüm haysü sekiftümuhüm ve ahricuhüm min haysü ahracuküm vel fitnetü eşeddü minel katl, ve la tükatiluhüm indel mescidil harami hatta yükatiluküm fih, fe in kateluküm faktüluhüm, kezalike ceazül kafirin
Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.
Fe inintehev fe innellahe ğafurur rahiym
Artık şirkten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Ve katiluhüm hatta la tekune fitnetüv ve yekuned dinü lillah, fe inintehev fe la udvane illa alez zalimin
Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.
Eşşehrul haramü biş şehril harami vel hurumatü kisas, fe meni'teda aleyküm fa'tedu aleyhi bi misli ma'teda aleyküm vettekullahe va'lemu ennellahe mealmüttekiyn
Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. O halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyle saldırın da ileri gitmeye Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.
Ve enfiku fi sebilillahi ve la tülku bi eydiküm ilet tehlüketi ve ahsinu, innellahe yühibbül muhsinin
Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hareket edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever.
Ve etimmül hacce vel umrate lillah, fe in uhsirtüm femesteysera minel hedy, ve la tahliku ruuseküm hatta yebluğal hedyü mehilleh, fe men kane minküm meridan ev bihi ezem mir ra'sihi fe fidyetüm min siyamin ev sadekatin ev nüsük, fe iza emintüm, fe men temettea bil umrati ilel hacci fe mesteysera minel hedy, fe mel lem yecid fe siyamü selaseti eyyamin fil hacci ve seb'atin iza raca'tüm, tilke aşeratün kamileh, zalike li mel lem yekün ehlühu hadiril mescidil haram, vettekullahe va'lemu ennellahe şedidül ikab
Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda, yedi de döndüğünüzde ki tam on gün oruç tutması lazım gelir. Bu hüküm, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah'ın azabı gerçekten çok şiddetlidir.
Elhaccü eşhürum ma'lumat, fe men ferada fihinnel hacce fe la rafese ve la füsuka ve la cidale fil hacc, ve ma tef'alu min hayriy ya'lemhüllah, ve tezevvedu fe inne hayraz zadit takva vettekuni ya ülil elbab
Hac, bilinen aylardadır. Her kim o aylarda hacca başlayıp kendisine farz ederse; artık hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Siz hayırdan ne işlerseniz, Allah onu bilir. Kendinize azık edinin. Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı Allah korkusudur. Ey akıl sahipleri! Benden korkun!
Leyse aleyküm cünahun en tebteğu fadlem mir rabbiküm, fe iza efadtüm min arafatin fezkürullahe indel meş'aril haram, vezküruhü kema hedaküm, ve in küntüm min kablihi le mined dallin
Rabbinizin lütfunu istemenizde size bir günah yoktur. Arafat'tan indiğiniz zaman Meş'ar-i Haram yanında (Müzdelife'de) Allah'ı zikredin. O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin. Doğrusu siz, bundan önce gerçekten sapmışlardandınız.
Sümme efidu min haysü efadan nasü vestağfirullah, innellahe ğafurur rahiym
Sonra insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin. Allah'tan bağışlanmanızı isteyin. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
() Fe iza kadaytüm menasikeküm fezkürullahe ke zikriküm abeküm ev eşedde zikra, fe minen nasi mey yekulü rabbena atina fid dünya ve malehu fil ahirati min halak
Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, önceleri babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan kimisi: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!" der. Onun için ahirette hiçbir kısmet yoktur.
Ve minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve fil ahirati hasenetev ve kina azaben nar
Yine onlardan: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!" diyenler vardır.
Ülaike lehüm nasiybüm mimma kesebu, vallahü seriul hisab
İşte onlar için, kazandıklarından bir nasib vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.
Vezkürullahe fi eyyamim ma'dudat, fe men teaccele fi yevmeyni fe la isme aleyh, ve men teahhara fe la isme aleyh, limenitteka, vettekullahe va'lemu enneküm ileyhi tuhşerun
Bir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin (tekbir alın). Bunlardan kim iki gün içinde (Mina'dan) dönmek için acele ederse ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Ama bu, takva sahipleri içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, siz ancak O'nun huzuruna varıp toplanacaksınız.
Ve minen nasi me yu'cibüke kavlühu fil hayatid dünya ve yüşhidüllahe ala ma fi kalbih, ve hüve eleddül hisam
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır.
Ve iza tevella sea fil erdi li yüfside fiha ve yühlikel harse ven nesl, vallahü la yühibbül fesad
İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.
Ve iza kiyle lehüttekillahe ehazethül izzetü bil ismi fe hasbühu cehennem, ve le bi'sel mihad
Ona: "Allah'tan kork!" dendiği zaman da kendisini onuru (gururu) günah işlemeye sevkeder. Cehennem de onun hakkından gelir. O ne kötü bir yataktır!
Ve minen nasi mey yeşri nefsehübtiğae merdatillah, vallahü raufüm bil ibad
Yine insanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok merhametlidir.
Ya eyyühellezine amenüdhulu fis silmi kaffeh, ve la tettebiu hutuvatüş şeytan, innehu leküm adüvvüm mübiyn
Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.
Fe in zeleltüm mim ba'di ma caetkümül beyyinatü fa'lemu ennellahe azizün hakim
Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Hel yenzurune illa ey ye'tiyehümüllahü fi zulelim minel ğamami vel melaiketü ve kudiyel emr, ve ilellahi türceul ümur
Onlar sadece gözetiyorlar ki, Allah, buluttan gölgelikler içinde meleklerle birlikte geliversin de iş bitiriliversin. Halbuki bütün işler Allah'a döndürülüp götürülür.
Sel beni israile kem ateynahüm min ayetim beyyineh, ve mey yübeddil ni'metellahi mim ba'di ma caethü fe innellahe şedidül ikab
İsrailoğullarına sor: Biz onlara ne kadar açık âyetler vermiştik. Fakat Allah'ın nimetini her kim kendisine geldikten sonra değiştirirse, şüphe yok ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
Züyyine lillezine keferul hayatüd dünya ve yesharune minellezine amenu, vellezinettekav fevkahüm yevmel kiyameh, vallahü yerzüku mey yeşaü bi ğayri hisab
Dünya hayatı, inkar edenler için bezendi. (Onlar), iman edenlerle eğleniyorlar. Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
Kanen nasü ümmetev vahideten fe beasellahün nebiyyine mübeşşirine ve münzirine ve enzele mealhümül kitabe bil hakki li yahküme beynen nasi fimahtelefu fih, ve mahtelefe fihi illellezine utuhü mim ba'di ma caethümül beyyinatü bağyem beynehüm, fe hedellahüllezine amenu limahtelefu fihi minel hakki bi iznih, vallahü yehdi mey yeşaü ila siratim müstekiym
İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola iletir.
Em hasibtüm en tedhulül cennete ve lemma ye'tiküm meselüllezine halev min kabliküm, messethümül be'saü ved darraü ve zülzilu hatta yekuler rasulü vellezine amenu meahu meta nasrullah, ela inne nasrallahi karib
Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır.
Yes'eluneke maza yünfikun, kul ma enfaktüm min hayrin fe lil valideyni vel akrabine vel yetama vel mesakini vebnis sebil, ve ma tef'alu min hayrin fe innellahe bihi alim
Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir.
Kütibe aleykümül kitalü ve hüve kürhül leküm, ve asa en tühibbu şey'ev ve hüve şerrul leküm, vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun
Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Yes'eluneke aniş şehril harami kitalin fih, kul kitalün fihi kebir, ve saddün an sebilillahi ve küfram bihi vel mescidil harami ve ihracü ehlihi minhü ekberu indellah, vel fitnetü ekberu minel katl, ve la yezalune yükatiluneküm hatta yerudduküm an diniküm inisteta, ve mey yertedid minküm an dinihi fe yemüt ve hüve kafirun fe ülaike habitat a'malühüm fid dünya vel ahirah, ve ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun
Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.
İnnellezine amenu vellezine haceru ve cahedu fi sebilillahi ülaike yercune rahmetellah, vallahü ğafurur rahiym
Şüphesiz ki iman edenlere, Allah yolunda hicret edip, cihad edenlere gelince, işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Yes'eluneke anil hamri vel meysir, kul fihima imün kebiruv ve menafiu lin nasi ve ismühüma ekberu min nef'ihima, ve yes'eluneke maza yünfikun, kulil afv kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun
Ey Muhammed! Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki: Bu ikisinde büyük bir günah, bir de insanlar için bazı menfaatler vardır. Fakat günahları, menfaatlerinden daha büyüktür. Yine sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak edin. İşte böylece Allah, size âyetlerini açıklıyor. Umulur ki siz düşünürsünüz.
Fid dünya vel ahirah, ve yes'eluneke anil yetama, kul islahul lehüm hayr, ve in tühalituhüm fe ihvanüküm, vallahü ya'lemül müfside minel muslih, ve lev şaellahü le a'neteküm, innellahe azizün hakim
Dünya ve ahiret hakkında (düşünürsünüz.) Sana bir de yetimlerden soruyorlar. De ki: Onlar hakkında yapacağınız bir ıslah, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyla ıslah ediciyi bilir, birbirinden ayırd eder. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ve la tenkihul müşrikati hatta yü'minn, ve le emetüm mü'minetüm hayrum mim müşriketiv ve lev a'cebetküm, ve la tünkihul müşrikine hatta yü'minu, ve le abdüm mü'minün hayrum mim müşrikiv ve lev a'cebeküm, ülaike yed'une ilen nar, vallahü yed'u ilel cenneti vel mağfirati bi iznih, ve yübeyyinü ayatihi lin nasi leallehüm yetezekkerun
Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar.
Ve yes'eluneke anil mehiyd, kul hüve ezen fa'tezilün nisae fil mehiydi ve la takrabuhünne hatta yathurn, fe iza tetahherne fe'tuhünne min haysü emerakümllah, innellahe yühibbüt tevvabine ve yühibbül mütetahhirin
Ey Muhammed! Sana kadınların ay başı halinden de soruyorlar. De ki: O bir eziyettir Onun için ay başı halinde oldukları zaman kadınlardan çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman ise Allah'ın emrettiği yerden onlara varın, yaklaşın Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri de sever, çok temizlenenleri de sever.
Nisaüküm harsül lemü fe'tu harseküm enna şi'tüm ve kaddimu li enfüsiküm, vettekullahe va'lemu enneküm mülakuh, ve beşşiril mü'minin
Kadınlarınız, sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Allah'tan korkun ve bilin ki siz mutlaka O'nun huzuruna varacaksınız. Ey Muhammed, müminleri müjdele!
Ve la tec'alüllahe urdatel li eymaniküm en teberru ve tetteku ve tuslihu beynen nas, vallahü semiun alim
Sözünüzde durmanız, kötülükten sakınmanız ve insanların arasını düzeltmeniz için, Allah'ı yeminlerinize hedef veya siper edip durmayın. Allah, her şeyi işitir ve bilir.
La yüahizükümüllahü bil lağvi fi eymaniküm ve lakiy yüahizüküm bi ma kesebet kulubüküm, vallahu ğafurun halim
Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu tutmaz. Fakat kalbinizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir.
Lillezine yü'lune min nisaihim terabbüsu erbeati eşhur, fe in fau fe innellahe ğafurur rahiym
Kadınlarından îlâ edenler (onlara yaklaşmamaya yemin edenler) için dört ay beklemek vardır. Eğer bu yeminlerinden dönerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Ve in azemüt talaka fe innellahe semiun aliym
Yok eğer boşamaya karar vermişlerse, şüphesiz ki Allah söylediklerini işitir, kurduklarını bilir.
Vel mütallekatü yeterabbasne bi enfüsihinne selasete kuru', ve la yehillü lehünne ey yektmne ma halekallahü fi erhamihinne in künne yü'minne billahi vel yevmil ahir, ve büuletühünne ehakku bi raddihinne fi zalike in eradu islaha, ve lehünne mislüllezi aleyhinne bil marufi ve lir ricali aleyhinne deraceh, vallahü azizün hakim
Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç adet süresi beklerler ve Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa gizlemezler. Kocaları da, barışmak istedikleri takdirde o süre içersinde onları geri almaya daha layıktırlar. O kadınların, üzerlerindeki meşru hak gibi, kendilerinin de hakları vardır. Yalnız erkekler için, onların üzerinde bir derece vardır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ettalaku merratani fe imsaküm bi ma'rufin ev tesrihum bi ihsari, ve la yehillü leküm en te'huzu mimma ateytümuhünne şey'en illa ey yehafa ella yükiyma hududellah, fe in hiftüm ella yükiyma hududellahi fe la cünaha aleyhime fimeftedet bih, tilke hududüllahi fe la tateduha, ve mey yeteadde hududellahi fe ülaike hümüz zalimun
Boşamak (talak) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helâl olmaz. Ancak Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkmaları başka. Eğer siz de bunların, Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın çizdiği hudududur. Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir.
Fe in tallekaha fe la tehillü lehu mim ba'dü hatta tenkiha zevcen ğayrah, fe in tallekaha fe la cünaha aleyhima ey yeteracea in zanna ey yükiyma hududellah, ve tilke hududüllahi yübeyyinüha li kavmiy ya'lemun
Eğer kadını bir daha boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya varıncaya kadar ona helâl olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın hududunu sağlam tutacaklarını ümid ettikleri takdirde öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor.
Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe emsikuhünne bi ma'rufin ev serrihuhünne bi ma'rufiv ve la tümsikuhünne diraran li ta'tedu, ve mey yef'al zalike fe kad zaleme nefseh, ve la tettehizu ayatillahi hüzüvev vezküru ni'metellahi aleyküm ve ma enzele aleyküm minel kitabi vel hikmeti yeizuküm bih, vettekullahe va'lemu ennellahe bi külli şey'in aliym
Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün. Hem Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir.
Ve iza tallaktümün nisae fe belağne ecelehünne fe la ta'duluhünne ey yenkihne ezvacehünne iza teradav beynehüm bil ma'ruf, zalike yuazu bihi men kane minküm yü'minü billahi vel yevmil ahir, zaliküm ezka leküm ve ather, vallahü ya'lemü ve entüm la ta'lemun
Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, aralarında meşru bir şekilde rızalaştıkları takdirde, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin. İşte bu, içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür. Bu, sizin hakkınızda daha hayırlı ve daha nezihtir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.
Vel validatü yürdi'ne evladehünne havleyni kamileyni li men erade ey yütimmer radaah, ve alel mevludi lehu rizkuhünne ve kisvetühünne bil ma'ruf, la tükellefü nefsün illa vüs'aha, la tüdarra validetüm bi velediha ve la mevludül lehu bi veledihi ve alel varisi mislü zalik, fe in erada fisalen an teradim minhüma ve teşavürin fe la cünaha aleyhima , ve in eradtüm en testerdiu evladeküm fe la cünaha aleyküm iza sellemtüm ma ateytüm bih ma'ruf, vettekullahe va'lemu ennellahe bi ma ta'melune basiyr
Anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin yiyecekleri ve giyecekleri geleneklere uygun olarak bir borçtur. Bununla beraber herkes ancak gücüne göre mükellef olur. Çocuğu sebebiyle bir anne de, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Varise düşen de yine aynı borçtur. Eğer ana ve baba birbirleriyle istişare edip, her ikisinin de rızasıyla çocuğu memeden ayırmak isterlerse kendilerine bir günah yoktur. Eğer çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğinizi güzel güzel verdikten sonra bunda da size bir günah yoktur. Bununla beraber Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görür.
Vellezine yüteveffevne minküm ve yezerune ezvacey yeterabbasne bi enfüsihinne erbeate eşhüriv ve aşra, fe iza belağne ecelehünne fe la cünaha aleyküm fima fealne fi enfüsihinne bil ma'ruf, vallahü bi ma ta'melune habir
İçinizden vefat edip de geride eşler bırakan kimselerin hanımları, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddet (bekleme) sürelerini bitirdikleri zaman, artık kendileri hakkında meşru bir şekilde yapacakları hareketten size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Ve la cünaha aleyküm fima arradtüm bihi min hitbetin nisai ev eknentüm fi enfüsiküm, alimellahü enneküm se tezkürunehünne ve lakil la tüvaidulünne sirran illa en tekulu kavlem ma'rufa, ve la ta'zimu ukdetem nikahi hatta yeblüğal kitabü eceleh, va'lemu ennellahe ya'lemü ma fi enfüsiküm fahzeruh, va'lemu ennellahe ğafurun halim
Böyle kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda size bir vebal yoktur. Allah biliyor ki siz onları mutlaka anacaksınız. Fakat meşru bir söz söylemekten başka bir şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan iddet sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin (kesin karar vermeyin). Bilin ki Allah gönlünüzdekini bilir. Öyle ise O'nun azabından sakının. Yine bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşaktır.
La cünaha aleyküm in talaktümün nisae ma lem temessuhünne ev tefridu lehünne feridah, ve mettiuhünn, alel musii kaderuhu ve alel muktiri kaderuh, metaam bil ma'ruf, hakkan alel muhsinin
Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur. Şu kadar ki onlara (mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan hâline göre, eli dar olan da haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu, iyilik yapanlar üzerine bir borçtur.
Ve in tallaktümuhünne min kabli en temessuhünne ve kad feradtüm lehünne feridaten fe nisfü ma feradtüm illa ey ya'fune ev ya 'füvellezi bi yedihi ukdetün nikah, ve en ta'fu akrabü littakva, ve la tensevül fadle beyneküm, innellahe bi ma ta'melune basiyr
Eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ey erkekler! sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız hakkiyle görür.
Hafizu ales salevati ves salatil vüsta ve kumu lillahi kanitin
Namazlara ve orta namaza devam edin ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun.
Fe in hiftüm fe ricalen ev rukbana, fe iza emintüm fezkürullahe ke ma allemeküm ma lem tekunu ta'lemun
Eğer bir korku hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken kılın, (korkudan) emin olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin (namazlarınızı yine her zamanki gibi huşû ile kılın).
Vellezine yüteveffevne minküm ve yezerune ezvaca, vesiyyetel li ezvacihim metaan ilel havli ğayra ihrac, fe in haracne fe la cünaha aleyküm fi ma fealne fi enfüsihinne mim ma'ruf, vallahü aziyzün hakiym
İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet ederler. Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ve lil mütallekati metaum bil ma'ruf, hakkan alel müttekiyn
Boşanmış kadınlar için de meşru ve geleneğe uygun şekilde bir meta'(intifa hakkı) vardır ki verilmesi, Allah'tan korkanlar üzerine bir borçtur.
Kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihi lealleküm ta'kilun
İşte akıllarınız ersin diye, Allah size âyetlerini böylece açıklıyor.
Ve katilu fi sebilillah va'lemu ennellahe semiun alim
O halde Allah yolunda çarpışın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.
Menzellezi yukridullahe kardan hasenen fe yüdaifehu lehu ad'afen kesirah, vallahü yakbidu ve yebsut, ve ileyhi türceun
Kimdir o adam ki Allah'a güzel bir ödünç versin de Allah da ona birçok katlarını ödesin. Allah darlık da verir, genişlik de verir. Hepiniz de O'na döndürülüp götürüleceksiniz.
E lem tera ilel melei mim beni israile mim ba'di musa, iz kalu li nebiyyil lehümüb'as lena meliken nükatil fi sebilillah, kale hel aseytüm in kütibe aleykümül kitalü ella tükatilu, kalu ve ma lena ella nükatile fi sebilillahi ve kad uhricna min diyarina ve ebnaina, fe lemma kütibe aleyhimül kitalü tevellev illa kalilem minhüm, vallahü alimüm biz zalimin
Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani onlar, bir peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda savaşalım..." dediler. O da: "Size savaş farz kılınırsa, acaba yapmamazlık eder misiniz?" dedi. Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?" dediler. Bunun üzerine savaş kendilerine farz kılınınca da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah, o zalimleri bilir.
Ve kale lehüm nebiyyühüm innellahe kad bease leküm talute melika, kalu enna yekunü lehül mülkü aleyna ve nahnü ehakku bil mülki minhü ve lem yü'te seatem minel mal, kale innellahestafahü aleyküm ve zadehu betaten fil ilmi vel cism, vallahü yü'ti mülkehu mey yeşa', vallahü vasiun aliym
Peygamberleri onlara: "Allah, size hükümdar olmak üzere Talût'u gönderdi." demişti. Onlar: "Ona bizim üzerimize hükümdar olmak nereden geldi? Oysa hükümdarlığa biz ondan daha lâyıkız, ona maldan bir genişlik, bir bolluk da verilmemiştir." dediler. Peygamberleri de "Onu sizin başınıza Allah seçmiş ve ona bilgi ve vücut bakımından bir güç, bir genişlik vermiştir." dedi. Hem Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah'ın rahmeti geniştir, o her şeyi bilir.
Ve kale lehüm nebiyyühüm inne ayete mülkihi ey ye'tiyekümüt tabutü fihi sekinetüm mir rabbiküm ve bekiyyetüm mimma terake alü musa ve alü harune tahmilühül melaikeh, inne fi zalike le ayetel leküm in küntüm mü'minin
Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı), Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin bir ibret, bir alâmet vardır.
Fe lemma fesale talutü bil cünudi kale innellahe mübteliküm bi neher, fe men şeribe minhü fe leyse minni, vemel lem ya'amhü fe innehu minni illa meniğterafe gurfetem bi yedih, fe şeribu minhü illa kalilem minhüm, fe lemma cavezehu hüve vellezine amenu meahu kalu la takate lenel yevme bi calute ve cünudih,kalellezine yezunnune ennehüm mülakullahi kem min fietin kaliletin ğalebet fieten kesiratem bi iznillah, vallahü meas sabirin
Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir."
Ve lemma berazu li calute ve cünudihi kalu rabbena efriğ aleyna sabrav ve sebbit akdamena vensurna alel kavmil kafirin
Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!"
Fe hezemuhüm bi iznillahi ve katele davudü calute ve atahüllahül mülke vel hikmete ve allemehu mimma yeşa', ve lev la def'ullahin nase ba'dahüm bi ba'dil le fesedetil erdu ve lakinnellahe zu fadlin alel alemin
Derken, Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden de öğretti. Eğer Allah'ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir.
Tilke ayatüllahi netluha aleyke bil hakk, ve inneke le minel mürselin
İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları sana hakkıyla okuyoruz. Şüphesiz ki sen o gönderilen resullerdensin.
Tilker rusülü faddalna ba'dahüm ala ba'd, minhüm men kellemellahe ve rafea ba'dahüm deracat, ve ateyna iysebne meryemel beyyinati ve eyyednahü bi ruhil kudüs, ve lev şaellahü maktetelellezine mim ba'dihim mim ba'di ma caethümül beyyinatü ve lakiniltelefu fe minhüm men amene ve minhüm men kefar, ve lev şaellahü maktetelu ve lakinnellahe yef'alü ma yürid
O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar.
Ya eyyühellezine amenu enfiku mimma rezaknaküm min kabli ey ye'tiye yevmül la bey'un fihi ve la hulletüv ve la şefaah, vel kafirune hümüz zalimun
Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir.
Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum, la te'huzühu sinetüv vela nevm, lehu ma fis semavati ve ma fil ard, men zellezi yeşfeu indehu illa bi iznih, ya'lemü ma beyne eydihim ve ma halfehüm, ve al yühiytune bi şey'im min ilmihi illa bi ma şa', vesia kürsiyyühüs semavati vel ard, ve la yeudühu hifzuhüma, ve hüvel aliyyül aziym
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok büyüktür.
La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdü minel ğayy, fe mey yekfür bit tağuti ve yü'mim billahi fe kadistemseke bil urvetil vüska lenfisame leha, vallahü semiun alim
Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir. Artık her kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.
Allahü veliyyüllezine amenu yuhricühüm minez zulümati ilen nur, vellezine keferu evliyaühümüt tağutü yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat, ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun
Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar.
E lem tera ilellezi hacce ibrahime fi rabbihi en atahüllahül mülk, iz kale ibrahimü rabbiyellezi yuhyi ve yümitü kel ene uhyi ve ümit, kale ibrahimü fe innellahe ye'ti biş şemsi minel meşriki fe'ti biha minel mağribi fe bühitellezi kefer, vallahü la yehdil kavmez zalimin
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: "Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür." dediği zaman: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!" deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
Ev kellezi merra ala karyetiv ve hiye haviyetün ala uruşiha, kale enna yuhyi hazihillahü ba'de mevtiha, fe ematehüllahü miete amin sümme beaseh, kale kem lebist, kale lebistü yevmen ev baoda yevm, kale bel lebiste miete amin fenzur ila taamike ve şerabike lem yetesenneh, venzur ila himarike ve li nec'aleke ayetel lin nasi venzur ilel izami keyfe nünşizüha sümme neksuha lahma, fe lemma tebeyyene lehu kale a'lemü ennellahe ala külli şey'in kadir
Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. "Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, "Ne kadar kaldın?" diye sordu. O da: "Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım." dedi. Allah buyurdu ki: "Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Böylece gerçek ona açıkça belli olunca: "Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir." dedi.
Ve iz kale ibrahimü rabbi erini keyfe tuhyil mevta, kale e ve lem tü'min, kale bela ve lakil li yatmeinne kalbi, kale fe huz erbeatem minet tayri fe surhünne ileyke sümmec'al ala külli cebelim minhünne cüz'en sümmed'uhünne ye'tineke sa'ya, va'lem ennellahe azizün hakim
Bir zamanlar İbrahim de: "Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. Allah: "İnanmadın mı ki?" buyurdu. İbrahim: "İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum." dedi. Allah buyurdu ki: "Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
Meselüllezine yünfikune emvalehüm fi sebilillahi ke meseli habbetin embetet seb'a senabihle fi külli sümbületim mietü habbeh, vallahü yüdaifü li mey yeşa', vallahü vasiun alim
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir.
Ellezine yünfikune emvalehüm fi sebilillahi sümme la yütbiune emvalehüm fi sebilillahi sümme la yütbiune ma enfeku mennev ve la ezel lehüm ecruhüm inde rabbihim, ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
Allah yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rableri yanında mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar, üzülmeyeceklerdir.
Kavlüm ma'rufüv ve mağfiratün hayrum min sadekatiy yetbeuha eza, vallahü ğaniyyün halim
Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül bulantısı gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, halimdir, yumuşak davranır.
Ya eyyühellezine amenu la tübtilu sadekatiküm bil menni vel eza kellezi yünfiku malehu riaen nasi ve la yü'minü billahi vel yevmil ahir, fe meselühu ke meseli safvanin aleyhi türabün fe esabehu vabilün fe terakehu salda, la yakdirune ala şey'im mimma kesebu, vallahü la yehdil kavmel kafirin
Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler, kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez.
Ve meselüllezine yünfikune emvalehümüb tiğae merdatillahi ve tesbitem min enfüsihim ke meseli cennetim bi rabvetin esabeha vabilün fe atet üküleha di'feyn, fe il lem yüsibha vabilün fe tall, vallahü bima ta'melune basiyr
Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür.
E yeveddü ehadükümen tekune lehu cennetüm min nehiyliv ve a'nabin tecri min tahtihel enharu lehu fiha min küllis semerati ve esabehül kiberu ve lehu zürriyyetün duafaü fe esabeha i'sarun fihi narin fahterakat, kezalike yübeyyinüllahü lekümül ayati lealleküm tetefekkerun
Hiç biriniz ister mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve elleri ermez, güçleri yetmez küçük, zayıf çocukları olsun. Derken ona ateşli bir bora isabet ediversin de o bahçe yanıversin. İşte Allah, âyetlerini size böylece açıklıyor. Umulur ki, düşünürsünüz.
Ya eyyühellezine amenu enfiku min tayyibati ma kesebtüm ve mimma ahracna leküm minel ard, ve la teyemmemül habise minhü tünfikune ve lestüm bi ahizihi illa en tüğmidu fih, va'lemu ennellahe ğaniyyün hamid
Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olamıyacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamde layık olandır.
Eşşeytanü yeidükümül fakra ve ye'müruküm bil fahşa', vallahü yeidüküm mağfiratem minhü ve fadla, vallahü vasiun alim
Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder. Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor. Allah'ın lütfu geniştir. O herşeyi bilendir.
Yü'til hikmete mey yeşa', ve mey yü'tel hikmete fe kad utiye hayran kesira, ve ma yezzekkeru illa ülül elbab
Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir. Ve bunu ancak üstün akıllılar anlar.
Ve ma enfaktüm min nefekatin ev nezertüm min nezrin fe innellahe ya'lemüh, ve ma liz zalimine min ensar
Her ne çeşit nafaka verdinizse veya ne türlü bir adak adadınızsa, Allah onu kesinlikle bilir. Ve zalimlere hiçbir şekilde yardım olunmayacaktır.
İn tübdüs sadekati fe niimma hi, ve in tuhfuha ve tü'tuhel fükarae fe hüve hayrul leküm, ve yükeffiru anküm min seyyiatiküm, vallahü bi ma ta'melune habir
Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki, Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır.
Leyse aleyke hüdahüm ve lakinnellahe yehdi mey yeşa', ve ma tünfiku min hayrin fe li enfüsiküm, ve ma tünfikune illebtiğae vechillah, ve ma tünfiku min hayriy yüveffe ilayküm ve entüm la tuzlemun
Onları yola getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah dilediğini yola getirir. Yaptığınız her iyilik sırf kendiniz içindir. Siz yalnızca Allah rızasını gözetmenin dışında infak etmezsiniz. İyilik cinsinden ne infak ederseniz o size aynen ödenir. Size hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz.
Lil fükaraillezine uhsiru fi sebilillahi la yestetiy'une darben fil erdi yahsebühümül cahilü ağniyae minet teaffüf, ta'rifühüm bi simahüm, la yes'elunen nase ilhafa, ve ma tünfiku min hayrin fe innellahe bihi alim
Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu bilir.
Ellezine yünfikune emvalehüm bil leyli ven nehari sirrav ve alaniyeten fe lehüm ecruhüm inde rabbihim, ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükafatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.
Ellezine ye'küluner riba la yekumune illa kema yekumüllezi yetehabbetuhüş şeytanü minel mess, zalike bi ennehüm kalu innemel bey'u mislür riba, ve ehalellahül bey'a ve harramer riba, fe min caehu mevizatüm mir rabbihi fenteha fe lehu ma selef, ve emruhu ilellah, ve men ade fe ülaike ashabün nar, hüm fiha halidun
Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, "alışveriş de faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi de haram kılmıştır. Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah'a kalmıştır. Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır.
Yemhakullahür riba ve yürbis sadekat, vallahü la yühibbü külle keffarin esim
Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez.
İnnellezine amenu ve amilus salihati ve ekamüs salate ve atevüz zekate lehüm ecruhüm inde rabbihim, ve la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.
Ya eyyühellezine amenüttekullahe vezeru ma bekiye miner riba in künüm mü'minin
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz.
Fe il lem tef'alu fe'zenu bi harbim minallahi ve rasulih, ve in tübtüm fe leküm ruusü emvaliküm, la tazlimune ve la tuzlemun
Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.
Ve in kane zu usretin fe neziratün ila meyserah, ve en tesaddeku hayrul leküm in küntüm ta'lemun
Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre tanıyın. Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz eğer bilirseniz sizin için, daha hayırlıdır.
Vetteku yevmen türceune fihi ilellahi sümme tüveffa küllü nefsim ma kesebet vehüm la yuzlemun
Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra da herkese kazancı tamamıyla ödenecek ve hiç kimse haksızlığa uğramayacaktır.
Ya eyyühellezine amenu iza tedayentüm bi deynin ila ecelim müsemmen fektübuh, vel yektüb beyneküm katibüm bil adli ve la ye'be katibün ey yektübe kema allemehüllahü fel yektüb, velyümlilillezi aleyhil hakku vel yettekillahe rabbehu ve la yebhas minhü şey'a, fe in kanellezi aleyhil hakku sefihen ev daiyfen ev la yestetiy'u eyyümille hüve felyümlil hakku sefihen ev daiyfen ev la yestetiy'u eyyümille hüve felyümlil veliyyühu bil adl, vesteşhidu şehideyni mir ricaliküm, fe il lem yekuna racüleyni fe racülüv vemraetani mimmen terdavne mineş şühedai en tedille ihdahüma fe tüzekkira ildahümel uhra, ve la ye'beş şühedaü iza ma düu, ve la tes'emu en tektübuhü sağiyran ev kebiran ila ecelih, zaliküm aksetu indellahi ve akvemü liş şehadeti ve edna ella tertabu illa en tekune ticaraten hadiraten tüdiruneha beyneküm fe leyse aleyküm cünahun ella tektübuha, ve şehidu iza tebaya'tüm, ve la yüdarra katibüv ve la şehid, ve in tef'alu fe innehu füsuküm biküm, vettekullah, ve yüallimükümüllah, vallahü bi külli şey'in alim
Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi üzerinde olan adam söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan korksun da haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir çocuk veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise velisi doğrusunu söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden hazırda olan iki kişiyi şahit de yapın. Şayet iki tane erkek hazırda yoksa, o zaman doğruluğuna güvendiğiniz şahitlerden bir erkekle iki kadın ki, birisi unutunca, öbürü hatırlatsın, şahitler de çağırıldıklarında kaçınmasınlar; siz yazanlar da az olmuş, çok olmuş, onu vadesine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun olduğu gibi; hem şahitlik için daha sağlam, hem şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Meğer ki, aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret olsun, o zaman bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım satım yaptığınız vakit de yine şahit tutun. Ayrıca ne yazan, ne de şahitlik eden bir zarar görmesin. Eğer onlara zarar verirseniz, o işte mutlaka size dokunacak bir günah olur. Üstelik Allah'dan korkun. Allah size ayrıntılarıyla öğretiyor ve Allah her şeyi bilir.
Ve in küntüm ala seferiv ve lem tecidu katiben ferihanüm makbudah, fe in emine ba'duküm ba'dan felyüeddillezi'tümine emanetehu velyettekillahe rabbeh, ve la tektümüş şehadeh, ve mey yektümha fe innehu asimün kalbüh, vallahü bi ma ta'melune alim
Şayet siz sefer üzere olur bir kâtip de bulamazsanız, o vakit alınmış bir rehin belge yerine geçer. Yok eğer birbirinize güveniyorsanız kendisine güvenilen adam Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki emaneti ödesin. Bir de şahitliğinizi inkâr edip gizlemeyin, onu kim inkâr ederse mutlaka onun kalbi vebal içindedir. Her ne yaparsanız Allah onu bilir.
Lillahi ma fis semavati ve ma fil ard, ve in tübdu ma fi enfüsiküm ev tuhfuhü yühasibküm bihillah, fe yağfiru limey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa', vallahü ala külli şey'in kadir
Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Siz içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah her şeye kadirdir.
Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir rabbihi vel mü'minun, küllün amene billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusülih, la nüferriku beyne ehadim mir rusülih, ve kalu semi'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masiyr
Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. "Biz Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır." dediler.
La yükellifüllahü nefsen illa vüs'aha, leha ma kesebet ve aleyha mektesebet, rabbena la tüahizna in nesina ev ahta'na, rabbena ve la tahmil aleyna isran kema hameltehu alellezine min kablina, rabbena ve la tühammilna ma la takate lena bih, va'fü anna, vağfir lena, verhamna ente mevlane fensurna alel kavmil kafirin
Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize.